12.09.2020
ABD‘nin 1776’da bağımsızlık ilanıyla ilke “Tüm ırklar eşittir” oldu. Ama kölelik bu ülkede 250 yıl geçerli kaldı. ABD’nin 7 “kurucu baba”sının 5’nin kölesi vardı. İlk 9 ABD Başkanı köle ticaretinden geliyordu.
ABD‘nin 1776’da bağımsızlık ilanıyla ilke “Tüm ırklar eşittir” oldu. Ama kölelik bu ülkede 250 yıl geçerli kaldı. ABD’nin 7 “kurucu baba”sının 5’nin kölesi vardı. İlk 9 ABD Başkanı köle ticaretinden geliyordu.
ABD demokrasisini alkışlayan J. S. Mill, A. de Tocqueville köleliği hep “es” geçtiler. “Fırsatların eşitliği” kavramını geliştiren “Rawls İlkesi” ırk kaynaklı eşitsizliği görmezden geldi.
ABD demokrasisi üstüne sinen bu ağır tortunun bu ülkenin günümüzdeki bitik hali üstünde etkili olmadığını düşünmek mümkün mü?
Bir “beyaz” polis memurunun Wisconsin‘de gündüzleyin, sokak ortasında bir “siyahi” ABD yurttaşını kurşunlarken ırk olarak üstün olduğunu sizce düşünmüyor muydu? Başkan Trump’ın vurulan zenci Jacob Blake yerine, vuran polisleri ziyaret etmesinde “etken” sizce ne?
Economist dergisi soruyor:
-Demokrasi yükselişte mi, geriliyor mu?
Cevabı “Dünya Değerler Araştırması” ( WVS ) içinde aranıyor. WVS, 98 ülkede insanların % 10’nun demokratik rejimler için “kötü” dediğini, % 25’nin askeri yönetimi “beğendiğini” ve % 40‘nın da bir güçlü adam yönetimi için “onay” verdiğini bulguluyor.
WVS’ye göre geliri / eğitimi / yaşı ortalama olan bir dünya insanının “totaliter tek adam” yönetimine onayı son 20 yılda çok arttı. Gelişmiş ülkelerde bu onay % 33. Yirmi yıl öncesine göre 4 puanlık yükseliş var. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu oran % 62‘ye çıkıyor. Yirmi yılda değişim 18 puan.
Eğitim düzeyi ile “tek adam” onayı arasında fark yok. Eğitim düzeyi “artık” belirleyici değil.
Güçlü lider tapınması olan ülkelerin bir kısmında ( Meksika ve Belarus ) zaten güçlü bir adam koltukta oturmakta.
Güçlü adam‘a onay verenlerin daha önceki siyasi partisi “artık” önemli değil, sağ ya da sol parti olabiliyor.
İşin hiç mi sevindirici yanı yok?
Var!
Demokrasisi kurumsallaşmış ülkelerde “tek adam” onayı azalıyor. Gençler, -sanılanın aksine-, otokratlara kaygıyla bakıyor. Sonuncu nokta: Tek adam eğilimi kemikleşmiş bir olgu değil, değişebiliyor.
Evet, 1960’lara dek kanıksanmış bir ırk düşmanlığı, sonra ufak-tefek düzeltici yaklaşımlar, 80’lerin ekonomik krizleri, kimlik siyaseti yaparak insanların “ben” ve “ötekiler” diye ayrıştırılması, sonra da şiddete tapındırma, dünya insanını Dante’nin İlahi Komedya’sındaki cehennem ateşine soktu. Bu cehennemde bile baykuş seçmenine “sahtecilik yapın iki defa oy atın” vaazını veriyor.
Ama ütopyalar iyidir, olmazlardan doğar, insanlık yine de bunun üstesinden gelecek, buna inanıyorum.
*****************
NOT: Geçen hafta ABD seçimlerinde oy kullanmanın alengirli serüvenini yazarken sadece 2 eyaletin oyları ağırlığına göre değerlendirdiğini aktarmıştım. Maine’da yaşayan dostum Av. Jane Hamper bana bir not yolladı.
Diyor ki: Biz Maine’da demokrasiyi seviyoruz, bu nedenle adil sayım yapıyoruz.
Bu kadar basit...
Çare, demokrasiyi sevmek değil, uygulamak...