Sanlorenzo, Bluegame, Prestige, Jeanneau, SACS, Hanse, Moody, Excess gibi dünyaca ünlü markaların temsilciliğini yürüten Trio Deniz’in rekoru kırılamıyor. Firma, Hanse Yachts’tan 8 yıl üst üste “Yılın Bayisi” ödülünü aldı.
info@karadenizekonomi.com / 31.08.2020
Özellikle pandemi sürecinde ana karada yaşanan sorunlar ve getirilen kısıtlamalar tatil meraklılarını daha farklı seçeneklere yöneltiyor. Otel, pansiyon ve kamplara endeksli tatil anlayışından zorunlu olarak uzaklaşanlar şimdilerde denizin ortasında bir tatili planlıyorlar. Dolayısıyla teknelerle uçsuz maviliklere açılmanın revaçta olduğu bir dönemden geçildi. Murat Gürsoy ile Karadeniz Sohbetleri’nde bu hafta tekne ve yat dünyasında bir yolculuğa çıkacağız. Konuğumuz Trio Deniz Araçları Yönetim Kurulu Başkanı Murat Bekiroğlu. Kenidisiyle Türkiye’deki en büyük tekne distribütörlerinden biri olan firmasını, bünyesindeki 8 farklı tekne markasıyla deniz tutkunlarının farklı ihtiyaç ve isteklerini nasıl karşıladığını konuşacağız.
-Sohbetimize sizi ve Trio Deniz Araçları A.Ş.’yi tanıyarak başlamak istiyoruz.
-Karadeniz’in en güzel şehirlerinden biri olan Ordu’da dünyaya geldim. Üniversite eğitimim sonrasında Londra’da uluslararası işletmecilik okudum. Ardından Türkiye’ye döndüm ve hali hazırda yürütmekte olduğum yatçılık ile ilgili çalışmalarım başladı.2005 yılında Trio Deniz’i kurdum.
-Yaklaşık 15 yıldır başında bulunduğunuz şirkete ilişkin neler söylersiniz?
-Sanlorenzo, Bluegame, Prestige, Jeanneau, SACS, Hanse, Moody, Excess gibi dünyaca ünlü markaların temsilciliğini yürütüyoruz. Kurulduktan kısa süre sonra kısa sürede Türkiye’nin en büyük üç tekne satıcısından biri olduk. Benim sektör deneyimim 25 seneye yaklaşıyor. 15 yılı aşkın bir süredir de Trio Deniz faaliyette ve bu süreçte satış ve satış sonrası hizmetlerimizle çok ciddi bir saygınlık kazandık. Sektör, bizi Türkiye’nin en büyük oyuncularından biri olarak kabul ediyor. Tabi bu başarıda deniz tutkunu olan 50 kişilik ekibimiz de çok büyük bir paya sahip.
-Bugün geldiğiniz noktada sektörünüzdeki yerinizden söz eder misiniz?
-Temsil ettiğimiz markalar, dünyada en saygın, en çok tercih edilen ve en yüksek satış rakamlarına sahip markalar arasında sayılıyor. Çalıştığımız markaların en başarılı bayileri arasında yer alıyoruz. Markalarının global ölçekte yaptıkları bayi değerlendirmeleri neticesinde pek çok ödül aldık. Hanse Yachts’tan 8 yıl üst üste “Yılın Bayisi” ödülünü alan dünya genelinde tek bayiyiz. Geçtiğimiz yıl Sanlorenzo’dan da çok özel bir ödül aldık. İçinde bulunduğumuz 2020 yılının geride bıraktığımız kısmındaysa Hanse Yachts, Jeanneau ve Prestige markalarının “Yılın Bayisi” seçildik. Yıl içinde diğer markalardan da benzer ödülleri Türkiye’ye kazandırmak için gayret gösteriyoruz.
-Sanırım dünyaca ünlü firmalarla çalışıyor olmak ayrıcalık olmakla birlikte satış sonrası sorumlulukları da beraberinde getiriyor. Bu konuda neler yapıyorsunuz?
Ekibimiz, tamamıyla denizci bir ekip olması dolayısıyla müşterilerimizin isteklerini, ihtiyaçlarını tam olarak anlıyor ve ideal çözümler üretiyor. Daha satış kararının verilme aşamasından itibaren müşterimizin yanında oluyoruz. Üstelik bizim önceliğimiz Türk deniz severlerini camiaya kazandırmak olduğundan bizden tekne alma niyeti olmasa dahi deniz sevdalılarına hiçbir beklentimiz olmadan gönüllü danışmanlık hizmeti veriyoruz. Satış sonrasında ise geniş servis ağımızla üst düzey hizmet veriyoruz. Sattığımız her bir teknenin takibini yaparak kullanım süreleri boyunca en iyi kondisyonda kalmalarını sağlıyoruz.
-Pandemi ile kendini eve kapatan vatandaşlar yeni normalleşme adimlari ile aksiyon aldı ve daha sakin yerlerde tatillere yöneldi. Bu durumun sektöre etkisi nasıl oldu?
-Teknecilik adına belirgin bir bilinçlenmenin başladığı günümüzde artan tekne talepleri daha da ivme kazanarak sadece bizim değil; tüm sektörün olağandan daha da fazla hareketlenmesi sonucunu doğurdu. Bu noktada bizim için çok dramatik bir talep artışından söz etmek çok mümkün değil; çünkü Türkiye’de tekne sahibi olmak isteyenlerin ilk tercihi olmamız dolayısıyla zaten sürekli yoğun bir operasyon dâhilindeyiz. Ama elbette ki
pandemi sürecinin denize yönelenlerin sayısını artırdığı da açık bir gerçek. Bu artış durumunu değerlendirirken, özellikle teknecilikle yeni tanışacaklar; ilk teknesini alacaklar için altını çizmemiz gereken bir nokta var: Tekne alırken mutlaka çok iyi bilgilenmeleri; ihtiyaçlarına, kullanım amaçlarına, konfor alışkanlıklarına ve elbette ki yaşam standartlarına en uygun tekneyi çok doğru belirlemeleri gerekiyor. Bunun için de acele etmeden, akıllarında hiçbir soru işareti kalmayacak şekilde seçim yapmaları önem taşıyor.
-Kiralama oranlarında durum nasıl?
-Bu yıl başından itibaren taleplerimiz çok iyi durumdaydı fakat şubattan mayısa kadar pandeminin getirdiği belirsizlikten dolayı taleplerde belirgin bir düşüş yaşandı. Özellikle yabancı misafirlerimiz, yurt dışı uçuşlarının durdurulması nedeniyle rezervasyonlarını ertelemek; hatta iptal etmek durumunda kaldılar. Ancak durum, temmuz ayı itibarıyla biraz daha olumluya döndü.Tekne tatilinin, içinde bulunduğumuz dönemde en güvenli tatil biçimi olduğu kavranınca yerli misafirlerimizin yoğun ilgisi oluştu. Üstelik olağan dönemlerde sadece bir haftalık gelen talepler, iki, üç; hatta dört haftalık rezervasyonlar hâlini aldı.
- Mart-nisan-mayıs ayının açığını kapatmak mümkün olacak mı?
-Üç aylık dönemde açıkça bir duraksama olarak bile değerlendirilebilecek yavaşlama ile ortaya çıkan göreceli küçülme, aldığımız önlemlerle en azından kontrol altına alınmış oldu. Açığın tamamıyla kapanması mümkün görünmese de hasarı azaltmak için elimizden geleni yapıyoruz. Bununla birlikte, daha somut bir öngörüde bulunmak gerekirse, taleplere ve rezervasyonlara dayanarak sonbaharda yaşanacağını tahmin ettiğimiz hareketlilikle sezon sonunda pansuman mahiyetinde de olsa bir iyileşme bekliyoruz. Yaşanan ciddi kayıpların etkisini el birliğiyle azaltmak ve en azından önümüzdeki dönemlerde kayıpları telafi etmek için devletimizin de yapıcı uygulamalarla, destek çözümleriyle yanımızda olmasını umuyor ve diliyoruz.
-Denizcilik sektörünün sıkıntılarından söz edelim biraz. Çözüme kavuşturulmasını istediğiniz problemler var mı?
-Tabi ki..Öncelikle marinaların pahalı olması, cazibeyi azaltıyor.Tekne almak, elbette ki küçük bir yatırım değil. İnsanlar, satın almadan önce pek çok kriteri hesaba katıyor. Bu kalemler arasında tekne satın alacakların gözünü en çok korkutan, marina bağlama ücretleri oluyor. Bağlama ve hizmet ücretleri bakımından Avrupa’daki en pahalı marinalarla yarışıyoruz. Elbette ki bu durum sadece marinalardan kaynaklanmıyor. Devletin koyduğu çok ciddi ecrimisil bedelleri de var. Bizim de önemli bir parçası olduğumuz Akdeniz, charter turizmi için hâlâ çok değerli. Ancak, ülkemiz, coğrafi avantajına rağmen bu önemli ekonomik kazanç kapısını yeterince etkili değerlendiremiyor. Daha da kötüsü, sektörel rakibimiz konumundaki ülkeler gelişimlerini sürdürürken biz, pazar payı kaybediyoruz. Akdeniz’deki toplam 10 bin kadar teknenin sadece 500’den biraz fazlası Türk tekne parkında bulunuyor. Mevcut durumda Akdeniz’de pazar lideri, yüzde 27 ile Hırvatistan’ken, Hırvatistan’ı sırasıyla Yunanistan, İtalya ve İspanya izliyor.Ülkemiz, tekne parkı bakımından charter turizminde hak ettiği yerde olmadığı gibi, üretim bakımından da etkili bir varlık gösteremiyor.
- Desteklerden faydalanabiliyor musunuz?
Türkiye’de bankaların, altından su ya da hava geçen taşıtlara karşı mesafeli yaklaşımı, charter yapmak isteyenleri sadece kendi öz kaynaklarından büyük yatırımlar yaparak tekne alabilir hâle getirdi. İstisnalar hariç olmak üzere Avrupa’daki yerleşik bankacılık anlayışından farklı olarak bizdeki bankaların güneşli havada şemsiye verip yağmurlu havada geri isteme yaklaşımı, finansman açısından firmaların elini hiç de rahatlatmıyor. Ne kadar çok tekne satışı gerçekleşirse, tekne parkımız ne kadar artarsa tekne turizmimiz de o kadar gelişir.
-Peki yüzde 18 KDV oranları için neler söyleyeceksiniz?
Kitle turizminin 4-5 katı daha fazla harcama yapan teknecilerin ödedikleri vergilerde adaletsizlik bulunuyor. 600 dolarlık turizm geliri bırakan otel turisti yüzde 8 KDV öderken, bu oran teknecilerde yüzde 18’e çıkıyor. Bu adaletsizliğin de mutlaka düzeltilmesi gerekiyor. Dolayısıyla da otellerin rekabet gücü daha fazla oluyor; göreceli daha cazip fiyatlar sunabiliyorlar. Daha en başından tekne kiralamalarıyla otel odası fiyatları arasında tekne kiralama firmaları aleyhine sadece vergi yönünden bile yüzde 10’luk fark oluşuyor. Bu da turistin tercih aşamasında bizleri zorlayıcı; talebi etkileyen önemli bir unsur olarak ciddi bir adaletsizlik oluşturuyor. Tekne kiralamaları için uygulanan KDV oranının da otellerde olduğu gibi yüzde 8 olarak düzenlenmesi, ekonomiye daha fazla katkı sağlayan tekne turistini de artıracaktır.
-Hedeflerinizi konuşalım biraz...
-Trio Deniz olarak kurulduğumuz günden beridir koruduğumuz “Türkiye’deki tüm teknecilere en üst kalitede ürün ve hizmetler sunma” vizyonu ve Türk denizciliğini ve tekneciliğini geliştirmeye katkıda bulunma misyonunu sürdüreceğiz. Alınan eğitimler ve marka fabrikalarında gerçekleştirilen uygulama atölyeleriyle zaten temsil ettiğimiz markalar için en üst düzeyde teknik hizmet veren Trio Tech ekibini, etkilerini belirgin biçimde hissetmeye başladığımız yeni nesil teknolojiler konusunda da geliştirerek bu alanda da dünya standartlarını yakalamaya gayret edeceğiz. Başarımız, aldığımız ödüllerde de kendini gösteriyor. Deneyimli, yetkin ve sektörün en yetenekli profesyonel ekibiyle bu başarıyı da sürdürüp ülkemize ödüller kazandırmaya devam edeceğiz.Tekne satışlarının yanı sıra tekne turizminin de gelişmesi için yaptığımız çalışmaları hızlandıracağız. Ülke ekonomisi adına büyük bir potansiyel olarak gördüğümüz tekne kiralama (charter) sektöründe Akdeniz’in en avantajlı ülkelerinden biri olmanın oluşturduğu doğal fırsatın Türkiye yararına değerlendirilmesi için yatırımları sürdüreceğiz. Bu konuda devletimizle iş birliği içinde olduğumuz takdirde ve finansal kaynak sağlanması adına yapılacak iyileştirmelerle yeni ve daha büyük yatırımlar yapmaya hazırız.
Teşekkür ederiz...