Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
10.11.2024

SEMİH SARIGÖL:'Sanayici olarak hakettiğimiz desteği görmek istiyoruz

Giresun Bulancak ilçesinde makine imalatı yaparak Avrupalı işletmelere Konveyör ihraç edip, ülkeye döviz kazandıran Sarıgöl firmasının ortağı ve Yönetim Kurulu Üyesi Semih Sarıgöl Karadeniz Ekonomi'ye özel konuştu.

info@karadenizekonomi.com / 21.09.2017

SEMİH SARIGÖL:'Sanayici olarak hakettiğimiz desteği görmek istiyoruz

“Cari açık katma değer üretilmedikçe kapanmayacak bir şey. Yani bu AVM açmakla, yurtdışından ithal ürünleri getirip satmakla çözülecek bir şey değil. Finlandiya’nın parasını Bulancak’a getirip bu parayı insanlara maaş olarak dağıtmak, Almanya’nın dövizini getirip Bulancak’taki bir bankanın şubesinde bozdurup nakliyeciye, işçiye mutfak masrafı olarak vermek… İşte asıl mesele bu.”

 Giresun Bulancak ilçesinde makine imalatı yaparak Avrupalı işletmelere Konveyör ihraç edip, ülkeye döviz kazandıran Sarıgöl firmasının ortağı ve Yönetim Kurulu Üyesi Semih Sarıgöl. Kendisi ile firmanın kuruluş öyküsünü, sanayici olmanı zorluğunu, firmanın kamudan ve yerel yönetimlerden 

beklentilerini ve hedeflerini konuştuk. Firma yöneticileri; kapasitesini ve ihracatını büyütmek için sanayicilere sunulan Bulancak’taki yeni OSB’ye taşınmak istiyor ve taleplerine yetkililerden olumlu yanıt bekliyor.

-Firma ortağı ve yönetici olarak kendinizi tanıtır mısınız?

-Ben Semih Sarıgöl, 1977 Giresun Bulancak doğumluyum. İlkokulu Bulancak Barbaros ilköğretim ‘de, ortaokul ve liseyi Giresun Atatürk Lisesi’nde okudum. Bilkent Üniversitesi turizm bölümü mezunuyum.

-Sarıgöl firması nasıl kuruldu, nasıl gelişti?

-Sarıgöller firması bir aile firmasıdır. 1924 yılında firmanın kuruluşu aile aslında Selanik Mübadili. Mübadillerden dedelerimiz 1924’de Türkiye’ye geliyor. En iyi bildikleri iş ticaret olduğu için baba ve çocukları ticarete başlıyor. Firma kamyon ve otobüslerin revaçta olduğu dönemde Karadeniz ve İç Anadolu’ya otobüs, kamyon satarak biraz daha büyüyor. Biz de 4. Kuşak olarak Sarıgöl firmasının devamıyız. İşleri Abim Hacı Salih Sarıgöl ve ben Semih Sarıgöl birlikte yönetiyoruz. 1950’lerin sonunda Arçelik bayiliği alınıyor. 2000 yılında da Bellona bayiliğimiz oldu. Giresun’da, Bulancak’ta hem Bellona hem Arçelik, Ordu’da ise Arçelik ürünleri mağazamız devam ediyor.

-İmalat işine nasıl girdiniz/

-Her ikimizde Ankara Bilkent mezunuyuz. Çorum’da Eskişehir’de birçok sanayici arkadaşımız varı. Onlarla birlikte önemli zamanlar geçirdik. Açıkçası onların teşvik etmesinin yanında zaten abimle içimizde sanayici olma arzusu vardı. Ailemiz geleneksel olarak esnaflıktan geliyor, perakendeci; biz de imalatını yapabiliriz, diyorduk. Fuarları geziyor, araştırıyorduk. 2008 yılında bu işe adım atmış olduk. Önce ortaklıktık, merdiven altı üretim yapıyorduk. Ama 2010 yılında kendimiz devam etmek üzere şu anki fabrika yatırımını yaptık. O zamanların değeriyle yaklaşık 2 milyon dolarlık bir yatırım yaptık. İki şirket olarak devam ediyoruz. Yani bu imalat ayrı bir şirket olarak devam ediyor perakende işi diğer firmamızda devam ediyor. Biz her iki firmada da abimle ben firma ortağıyız. Tabi şuanda kurumsallaşma anlamında destek aldığımız firmalar var. Bununla ilgili bir organizasyon şeması da oluşturduk.

-Ana imalat konunuz olan Konveyör nedir?

-Konveyör, çok geniş bir kavram. Şöyle ki marketlerde yiyecekleri önümüze taşıyan kasalardaki de konveyör, havaalanında bavulları taşıyan da konveyör. Biz konveyörüyüz fakat bizim ilgi alanımız talaş konveyörü. Metal üzerine imalat yapan yani metali işleyen imalatçılara yönelik çalışıyoruz. Bunlar otomobil olabilir, silah sanayi, beyaz eşya, sağlık sektörü olabilir. Bu metal işleme esnasında talaşlar çapaklar meydana geliyor. Biz bu çapakların fabrikalardan bir yerden bir yere aktarılması, depolanması; içindeki yağların talaştan ayrılması ile ilgili bir sistemdir. Yani fabrikaların çözüm ortağıyız. Müşterilerimiz son tüketiciler değil metal üzerine imalat yapan fabrikalar.

-İhracat yapıyor musunuz?

-Yüzde 70 ihracatımız var. Ağırlık Avrupa Birliği ülkeleri. Başta Almanya, Slovenya, Finlandiya, Macaristan, Polonya ve AB dışından örneğin İran gibi ülkeler var. Geçtiğimiz yıl 2 milyon euroluk ihracat yaptık.

-Sevk işlemini hangi kanaldan yapıyorsunuz?

-İhracatta ulaşımda karayolu kullanıyoruz. Haritaya baktığınızda dezavantajlı gözüküyor ama şöyle bir avantajımız var karayolu Türkiye’de biliyorsunuz en gelişmiş olan ulaşım kanalı. Türkiye’den çok fazla ihracat var ve bunların çoğunluğu İstanbul merkezli gidiyor. Bu araçlar dönüşte mutlaka bu güzergahı kullanıyor. Biz de bu araçların dönüş güzergâhından teslimatlarımızı İstanbul’da yapıyoruz. Açıkçası maliyet açısından da avantajlıyız. Çünkü bu araçlar şöyle bakıyor olaya; zaten döneceğiz diyorlar. Esas yükü giderken götürüyorlar. Dönerken de daha düşük maliyetli bizim yüklerimizi götürüyorlar. İstanbul açıkçası ticaret merkezi olduğu için nakdiye konusunda da bizim çalıştığımız ülkelere nakliyat yapan çok iyi firmalar var.

-Kamu kuruşlarından finans desteği, kredi ya da teşvik alıyor musunuz?

-Bu işe öz sermayemizle başladık. Yalnız yatırım teşvikleri sayesinde birtakım istisnalar oldu. Yatırımı vergiden düşme imkânımız oldu. Bunun dışında uygun faiz oranlı kredi kullanma imkânımız oldu. KDV istisnası oldu. Bir de bulunduğumuz bölge teşvik kapsamında olduğu için (5.bölge) sigorta destekleri oldu. Bunun haricinde her firmanın faydalanmış olduğu KOSGEB desteklerinden faydalandık. Orda da nitelikli eleman, katalog, promosyan gibi markalaşmayla alakalı konularda istifade ettik.

-Sektördeki rakiplerinizden avantajlı ve üstün yönleriniz neler?

-Biz bu imalata başlayana kadar ülkemizde daha çok merdiven altı üretim yapılıyordu. O yüzden de kalite istenen düzeyde değildi. Biz işimizi fazlasıyla ciddiye aldık. İşimize yatırım yaptık. Şu anda Türkiye’den ziyade Avrupa’da zorladığımız rakiplerimiz var. Açıkçası birçoğunun da pazarını ele geçirdik. İşimizde bir seviyeden sonra kalifiye işgücü devreye giriyor. Yani kaynak kısmı çok önemli bizde. Açıkçası bu girişimi Giresun’da yapmamızın nedeni de bu. Yani işçilik maliyeti Türkiye’nin herhangi bir yerine göre bu bölgede çok daha avantajlı. Avrupa pazarında kaliteyle birlikte doğru fiyatı yakaladığımız zaman Pazar payımız genişliyor. Örneğin bu yıl ihracat ciromuz aşağı yukarı % 40 civarında büyüme gösterdi.

-Ne kadar istihdam yaratıyorsunuz? Kalifiye eleman konusunu nasıl çözüyorsunuz?

-Şu anda bu firmamızda 62 kişi istihdam ediyoruz, bunların 40 kişisi ‘mavi yaka’ dediğimiz ve imalatta çalışan elemanlar. Açıkçası biraz zorlandığımız bir konu. Bizim düzeyimizde firmalar çok fazla değil, o yüzden küçük sanayilerden işçi başvurusu oluyor. Onların da aldıkları eğitim ve bilgiler açıkçası çok yeterli değil. Bu kişileri takviye eğitimlerle şekillendirmeye çalışıyoruz. Çünkü birçok elemanda küçük sanayi işyeri kültürü var. Onları daha kalifiye hale getiriyoruz.

-Mevcut fiziki alanınız yeterli mi?

-Fabrika ve diğer destek alanlarımız 10 dönüm üzerinde. Bunun 6 dönümlük kısmını imalat için geriye kalan kısmını da diğer işimiz için kullanıyoruz. Dolayısıyla alan yetmiyor, hem kapalı hem açık alan sıkıntımız var. Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) teşvik kısmında, onlar 6.bölge teşviklerinden yararlanıyor. OSB’lerin ayrıca başka avantajları da var. Biz de OSB’ye taşınmak için yer talebinde bulunduk. Gerçekleşirse bizi rekabette bir basamak daha öteye taşıyacak.

-Peki, yerel yönetimlerle olan ilişkiniz nasıl?

-Biz el üstünde tutulmak değil de hak ettiğimiz desteği görmek istiyoruz. Bir önceki belediye başkanımız sağ olsun yol konusunda destek olmuşlardı. Bizim de altyapı ve demir kısmında desteğimiz olmuştu. Fakat TOKİ inşatlarının başlamasıyla birlikte yollar yine kötüleşti. Buraya sürekli yabancı misafirlerimiz geliyor ve bir Alman’a bu yolun durumunu anlatamıyorsunuz. Gelen kişi sen ne kadar kaliteli bir işte yapsan ‘bu ürün bu yoldan geçecek’ diyor ve elbette zarar görme ihtimalini de düşünüyor.

-Karadeniz’e sizin gibi işletmelerin gelmesi güzel bir şey. Sanayinin batıda bazı illere yığılması doğru mu?

-Sanayinin sadece Türkiye’nin belli noktalara yığılmasından rahatsızım. Hatta şöyle söyleyelim; bugün bizde çalışan kişilerin içeresinde birçok insan var ki bizden önce İstanbul’da çalışıyor. Âmâ bu firma burada olduğu için memleketine dönüyor her ne kadar dışarıdan aldıkları ücreti alamsalar bile yine de tercih ediyorlar, çünkü buranın şartlarında yaşamak daha kolay.

-Sanayinin, katma değerli üretimin Türk ekonomisine katkısını yorumlar mısınız?

-Açıkçası cari açık katma değer üretilmedikçe kapanmayacak bir şey. Yani bu AVM açmakla yurtdışından ithal ürünleri getirip satmakla çözülecek bir şey değil. Aslında bizim sanayiye girme hedefimizin başında da bu yatıyordu. Biz beyaz eşya, mobilya satıyoruz; ürünü buraya getiriyoruz halkımıza satıyoruz. Yani sadece içerdeki para dolaşıyor. O da bir hizmet, küçümsemiyorum ama şu anda Finlandiya’nın parasını Bulancak’a getirip bu parayı insanlara maaş olarak dağıtmak, Almanya’nın dövizini getirip Bulancak’taki bir bankanın şubesinde bozdurup nakliyeciye, işçisine, mutfak masrafına vermek. İşte asıl mesele bu. Burada benim tavsiyem her ilin önde gelen esnafı, yatırımcısı sermayedarı kendi memleketine mutlaka imalat üretim üzerine bir yatırım yapalım. Hizmet sektörü, perakende ve diğer sektörler tabi ki olacak fakat işin bu kısmı da çok önemli ve artması lazım.

-Ar-Ge İnovasyon yapabiliyor musunuz?

-Bu anlamda çok şanslıyız, teknik ofisimiz yeniliklere araştırmaya çok açık insanlardan oluşuyor. Şu anki fabrika müdürümüz Eray Gök, kendisi Ordulu. O da ar-ge’ye ve kurumsallığa değer veriyor. İnşallah onunla birlikte bu işlere daha çok zaman ayıracağı. Tabi bunun için fiziki şartlar da önemli. Bir Ar-Ge başvurumuz oldu bununla ilgili görüştüğümüz insanlar var, yine devlet destekli fakat bunun için fiziksel şartlarda önem taşıyor. Yeni OSB’de talep ettiğimiz yerimize geçince Ar-Ge ve ofisimiz ayrı yerlerde olacak.

-Üniversitelerle ilişkileriniz var mı?

Ar-Ge konusunda Ordu üniversitesinde görüştüğümüz hocalar var onlardan bu anlamda destek alıyoruz. Eğitim olarak da onlardan yine destek alıyoruz.

-Sanayici olmak nasıl bir duygu?

-İş manevi boyutu ile gerçekten çok güzel bir duygu. Bugün Amerika’da bir markada Smith&Wesson fabrikasını gezin orada bizim makinamızı görürsünüz. Tabi onu orada görmek bambaşka. Paranın satın alamayacağı değerler gibi. Bugün hepimizin bildiği Mercedes-BMV-Bosch gibi evrensel markalar için söylüyorum, oralarda bile makinalarınızın olması gurur verici. Dövizi buraya getirip buradaki insanlarla paylaşmak, bölge insanını istihdam noktasında burada tutmak da insanı inanın çok mutlu ediyor. Ama diğer taratanda çok zorlukları var. Çok uzun ve zorlu bir süreç. Bir ürün meydana getirmek ve bunu Avrupa’da pazarlamak. Açıkçası hata kabul etmeyen bir pazar. Yani ürettiğimiz ürünün sıfır hataya yakın olmasını plânlamak çok kolay bir şey değil.

-Sanayici ve reel sektörün genel olarak eğitime yönelik şikâyetleri var mı?

-Maalesef ülkemizde eğitim çok kötü durumda. Daha çok düşünen daha çok sorgulayan ve daha çabuk bilgiye ulaşan bir nesil var önümüzde. Ama bizim eğitim sistemimiz maalesef daha çok son yıllarda daha kötüye gitti. Bu anlamda eğitimde doğru adımlar atılmadığı sürece çok büyük bir sıkıntı var. Sizin de dediğiniz gibi insanlar geliyor iş arıyor, müracaat ediyor peki ne iş yapar dediğimiz de cevap veremiyor. En fazla erkekse ehliyeti var, kızsa bilgisayar kullanıyor! Evet, ama bu özellikler zaten bugün olmazsa olmaz nitelikler. Oysa bizim burada 365 gün eleman eksiğimiz var. Peki, bunlar kimler; kaynakçı tornacı, elektrikçi, boyacı. İdari kısımda teknik eleman, makine mühendisi her zaman alırım ama gelen talepler böyle olmuyor vasıfsız kalıyor. Biz çalıştırmaya insan arıyoruz, insanlarda iş arıyor. O zaman bir tuhaflık var. Demek ki bu eğitim sisteminin yanlışlığından. Almanya’da çok erken yaşta meslek olarak ne yapmak istediğine karar veriyorsun, biz de ise lise sona geliyorsun sınava giriyorsun aldığın puana göre meslek seçiyorsun. Belki de istemediği bir meslek! Bunun için ben teknik liseleri özellikle tercih ediyorum daha nitelikli geliyor bana yen mezunlara göre daha işlevsel geliyor.

-10 yıl sonra şirket olarak nerede olmayı hedefliyorsunuz?

-Sarıgöl firması sektör olarak farklı olduğu için sadece bizim sektörün bildiği normal vatandaşın çok önüne çıkmayacak bir marka. Ala şunu söyleyebilirim biz şu anda Avrupa liginde var olan bir firmayız. Yani kendini Avrupa’ya kabul ettirmiş bir firmayız. Tabi bizim hedefimiz şampiyonla ligi, hatta şampiyonlar liginde şampiyon olmak. Hedefimiz; bu işe çok hakim ve eski firmaları geçmek. Avrupa’daki yerimizi korumak ve daha yukarılara taşımak!

-Teşekkürler Sayın Sarıgöl…