Seramik sektörünün önemli firmalarından Turan Seramik’in Yönetim Kurulu Başkanı Çakmak, 2019 yılında iç pazarda yaşanan yüzde 30 daralmaya rağmen ihracatlarını yarı yarıya artırdıklarını belirti.
info@karadenizekonomi.com / 21.01.2020
Murat Gürsoy ile Karadeniz Sohbetleri’nde bu hafta Turan Seramik Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Çakmak konuğumuz oldu. Kendi deyimiyle “yorucu geçen 2019 yılından sonra 2020’ye psikolojik rahatlamayla” başlamak istediklerini ifade eden Çakmak ile gerçekleştirdiğimiz sohbette hem bölge ekonomisi hem de ülke ekonomisi üzerine konuştuk.
- Sizi meslek hayatıma başladığım günlerden bu yana yani 25 yıldır tanıyorum. Buna rağmen okurlarımız için başında olduğunuz işletmenin tarihsel sürecini anlatarak sohbete başlamanızı rica edeceğim.
-Tabi ki… Bizler iki kardeş Turan ve Burhan Çakmak olarak 1976 yılında Ordu da yapı malzemeleri satıcılığıyla iş hayatına başladık. Yaklaşık 10 yıl sonra da Türkiye’nin ilklerinden olan Turan Seramik A.Ş. yikurduk. Öncelikli amacımız Vitrifiye Seramik Sağlık Gereçleri üretmekti. Üç yıllık AR-GE ve yatırım çalışmaları sonucu fiilen üretime başlamamız 1990 yılına denk düşmektedir. Bundan sonraki süreçte de modern tesislerimizde uzman kadromuzla üretim yapıp iç ve dış pazarda Turavit markasını belleklere kazımaya başladık. Uluslararası kriterlerdeTS EN ve CE Standartları kapsamında 15 bin metrekare kapalı alanda 300 çalışanımızla ekonomiye katkı sunmaya devam etmekteyiz.
-Klasik olacak ama henüz yeni yılın ikinci haftasındayız. O nedenle yeni yıla ilişkin beklentilerinizi de almak isteriz.
-Evet… 2019 gibi yorucu bir yıldan sonra 2020 yılına girmek doğrusunu isterseniz psikolojik olarak rahatlattı. Sanki bir tünelden çıkmış gibiyiz. Umarım yanılmayız. Ülkemiz açısından da bölgemiz açısından da iyi bir yıl beklentimiz var. Ama diğer taraftan hala temkinli davranmayı elden bırakmamak ve olası sorunları da göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyorum. Yani tünelde ışık görsek de tünelden henüz kurtulabilmiş değiliz.
-Bu temkinli tutumunuzun nedenini biraz daha açar mısınız?
-Şöyle ki; geçtiğimiz aylarda özellikle enerji sektöründe vadesi gelen ancak ödenemeyen 46 milyar civarındaki borcu yeniden yapılandırıldı. Üzerine Kasım ayında 5. 1 milyar daha yeni bir yapılandırma geldi. Bu durum şu anlama geliyor. Ben borcumu ödeyemiyorum sen bana yeni bir süre ver. Dolayısıyla devletim özel sektördeki bu sarmalın daha fazla büyümesine izin vermemesi ve çözüm üretmesi gerekiyor. Onun için de Türkiye’de sağlıklı büyüme ortamının oluşmasına ihtiyaç vardır.
-Sizin de paydaşı olduğunuz inşaat sektöründe durumu nasıl?
-İnşaat sektörü gerçekten büyük bir sınavdan geçti. Burada hükümetin sunduğu olağanüstü destekleri de gördük. Bankalardan borçlanmaya fırsat tanıyacak olanakları sağladı. Hal böyle olunca gördük ki 2018 yılına göre geçen yıl inşaat sektöründe kredili mülk alımında yüzde 15’lik bir hareketlilik oldu ki bu da banka faizlerinin aşağıya çekilmesinden kaynaklıdır.
-Türkiye ekonomisinin sürekli inşaat üzerinden büyümesi ya da konuşulması doğru mudur?
-Bence inşaata hala ihtiyaç var. Ülkemizde her yıl bir milyon genç hayata atılıyor. Ve geleneksel aile yapısından uzaklaşılıyor. Artık bir ev içinde iki aileyi oturtamıyorsunuz. Dolayısıyla ihtiyaç var ki bunu geçtiğimiz hafta açıklanan TOKİ kampanyasından da anlamak mümkündür. Zira 100 bin konutluk kampanyaya başvuru neredeyse 5 -6 katı düzeyinde gerçekleşti. Şunu da unutmayalım ki Türk toplum yapısında “dünyada mekân ahirette iman” felsefesi hala yaygındır. O nedenledir ki tabiri caizse herkes “başını sokacak bir ev” arzusu içindedir.
-Sizi tanıdığım günlerden bu yana biliyorum ki “çıkış yolu üretimden geçmektedir” anlayışına sahipsiniz? Ve ürettiğini de sadece iç pazarda değil dış pazarda da satmak. Bu noktadaki değerlendirmelerinizi alabilir miyiz.?
-Kendi sektörümüzden bahisle anlatmaya çalışayım. Seramik sektörü olağanüstü rekabet koşulları altında çalışıyor. Ülkemizde henüz marka değeri oluşmadığı için üretimiz miktar olarak artmakla birlikte fiyat olarak düşüyor. Çok ilginç bir örnek vermek istiyorum. Türkiye’de hem kaplama seramik hem vitrifiye seramik açısından yıllık değerlendirme tablolarına baktığımızda ihraç ettiğimiz her ürünün kg.fiyatının karşılığı 1. 61 dolar. Yani bir ton seramik ihraç ettiğinizde bin 640 dolar gelir elde ediyorsunuz. Peki, ederi bu mudur? Çin’in 2017 yılı fiyatlarına baktığımızda bir kg.’si 3.08 dolar. 2019 yılı ise 4.18 dolar oldu. Kaldı ki Çin malı sözcüğü pek de makbul olmayan bir ürünü anlatır. Almanya ve İtalya gibi ülkelerde ise bu rakam 5.61 dolar düzeyinde. Bu da gösteriyor ki bizim henüz gidecek çok yolumuz var.
-Bu yolda hangi aşamalardan geçmemiz gerekiyor?
Teknoloji, dijitalleşme ve otomasyon. Bu üçü önceliklerimiz olmalı. Eğer sizin fabrikanızda otomasyon ve dijitalleşme yoksa ve siz işleriniz hala sanal ortamda görmüyorsanız çok geride kalmışsınız demektir. Faturada da bu böyle, bağlantılarda da veya devletle ilişkilerde de bu böyle artık. Bize verilen hedef şu 4.0’ı yakalayalım. Ondan sonra 5.0 var. Dolayısıyla bu aşamada olağanüstü farklılıklarla karşılaşacağız. Bunu ilk yakalayacak ülke de bence önümüzdeki yıllarda Çin olacak. Ekonomik açıdan da askeri açıdan da coğrafi ve nüfus yoğunluğu açısından da Çin önümüzdeki 30 yılın süper gücü olarak karşımıza çıkacak.
-Peki Türkiye’yi hangi noktada görmek gerekiyor?
-Aslında ülkemizi değerli kılan bulunduğu yerdir. Dünya haritasına baktığımızda stratejik konumu itibari ile adeta “değerli bir gerdanlık” gibidir. Biz bir geçiş yolu üzerindeyiz. Çin’den gelen ticaret yolu bizden geçiyor. Tüm enerji koridorları da neredeyse bizden geçiyor. Bir Doğu Akdeniz sorunumuz var onu da çözersek ülkemiz artık üzerinde oyun oynanması oldukça zor bir yerde olacaktır. Ekonomisine de darbe vurulamayacak bir konumda olacağız. Yeter ki biz gerekli altyapıyı tamamlayalım.
-Biraz da Turan Seramik üzerine konuşalım isteriz. Geçen yıl veya bir önceki yıl ve bundan sonrası için neler söylersiniz?
-2018 hedeflerinde yanılmadık. Açıkçası 2019 yılı projeksiyonumuz daha kötüydü. Düşündüğümüzden daha iyi bitirdik. Ama iç piyasada yüzde 30 daraldık. İhracat yüzde 50 oranında artırdık. Zaten bizim nakit akışımızı da düzelten ihracattaki gelirimiz oldu. Aksi durumda nakit akışında sıkıntıya girebilirdik. İster istemez üretimde de daralma yaşadık. Ama yıllık planlama raporlarımıza baktığımızda ürettiğimizin yüzde 99 buçukluk kısmını satmışız. İlave bir stok maliyetine katlanmamışız.
-Ürün yelpazesi hakkında neler söylersiniz?
-Klozet anlamında 15’e yakın modelimiz var. Şu anda trend basma klozetlerde. Her yıl yeni ürünlerle piyasaya çıkmamız gerekiyor. Fuarlara da yeni ürünlerle gitmek gerekiyor ki gösteri alanlarıdır aynı zamanda fuarlar. Bu işin esası şu; lavabodan tutun klozete banyo mobilya tasarımına kadar geniş bir yelpazede çalışıyoruz.
-İhracata ilişkin yaptıklarınızı öğrenmek isteriz. Hangi ülkelerle çalışmaktasınız, yeni hedef ülkeleriniz var mı?
-Avrupa ülkeleri önceliğimiz orada belli ölçüde varız. Ama yeterli mi değil elbette. Balkanların tamamında varız. Fransa, Almanya, Belçika, Hollanda ile çalışmaktayız. Bu yıl İngiltere’de bir fuara katılacağız. Orada ciddi bağlantılar planlıyoruz. Rusya’da da aynı şekilde bir fuara katılmak istiyoruz. Daha doğrusu dışarıda koşturacağız. Hatta yeni tasarımlarımızı bizden ürün alan ülkenin istek ve beğenisi doğrultusunda yapmaya başladık. 2018 yılında 9 milyon parça ihracat gerçekleşmiş sektörümüzden. 2019 yılında toplam üretimimiz ise 24 milyon adet. Ama buradaki ihracat rakamları henüz açıklanmadı.
-Batı ülkeleri ne istiyor peki?
-Batılı ülkeler iyi üretim ve iyi servis istiyor. Ve taahhütlerin zamanında yerine getirilmesini istiyor.
Teşekkür ederiz…