Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ağustos ayı üretici market fiyatları, sertifikalı tohum konularında yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
info@karadenizekonomi.com / 1.09.2021
Ağustos ayı üretici ve market arasındaki fiyatlarındaki değişimi değerlendiren Bayraktar, üretici ile market arasındaki fiyat farklarının 3 katı aştığını belirtti. Marul ve sivri biberin 3,3 kat, maydanozun 3,1 kat, elma ve patlıcanın 3 kat, kabağın 2,8 kat fazlaya tüketiciye satıldığını vurgulayan Bayraktar, “Üreticide 1 lira 45 kuruş olan marul 4 lira 83 kuruşa, 1 lira 95 kuruş olan sivribiber 6 lira 44 kuruşa, 69 kuruş olan maydanoz 2 lira 16 kuruşa, 2 lira 20 kuruş olan elma 6 lira 65 kuruşa, 2 lira olan patlıcan 5 lira 99 kuruşa, 2 lira 20 kuruş olan kabak 6 lira 11 kuruşa tüketiciye satılmaktadır” dedi. Ağustos ayında üretici ve market arasındaki en fazla fiyat farkının yüzde 233,10 ile marulda yaşandığına dikkati çeken Bayraktar, fiyat farkının sivri biber de yüzde 230,26, maydanozda yüzde 213,04, elmada yüzde 202,27, patlıcan da 199,50 olduğunu bildirdi. Bayraktar, ağustos ayında markette 26, üreticide 18 üründe fiyat artışı; markette 15, üreticide 8 üründe fiyat düşüşü olduğunu; üreticide 5 ürünün fiyatının değişmediğini bildirdi.
Ağustos ayında markette en fazla fiyat artışının yüzde 69,07 ile salatalıkta görüldüğünü bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Salatalıktaki fiyat artışını yüzde 55,09 ile yeşil fasulye, yüzde 41,76 ile kabak, yüzde 41,61 ile limon, yüzde 36,76 ile patlıcan, yüzde 29,14 ile marul, yüzde 20 ile maydanoz takip etti. Markette en fazla fiyat düşüşü yüzde 23,06 ile tavuk etinde görüldü. Tavuk etini yüzde 16,92 ile zeytinyağı, yüzde 14,26 ile domates, yüzde 9,95 ile pirinç, yüzde 9,09 ile ayçiçek yağı izledi.”
“Üreticide en fazla fiyat düşüşü kuru soğanda, en fazla fiyat artışı ise salatalıkta oldu”
Ağustos ayında üreticide en fazla fiyat düşüşünün yüzde 41,88 ile kuru soğanda olduğunu belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Kuru soğandaki fiyat düşüşlerini yüzde 29,63 ile havuç, yüzde 17,02 ile sivri biber, yüzde 16,67 ile ıspanak, yüzde 14 ile yeşil soğan, yüzde 7,66 ile domates, yüzde 0,16 ile kuzu eti ve yüzde 0,07 ile dana eti izledi. Elma, kuru fasulye, pirinç, kuru kayısı, kuru üzüm fiyatında bir değişim meydana gelmezken, üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 95,71 ile salatalıkta görüldü.
Salatalıktaki fiyat artışını yüzde 63,93 ile patlıcan, yüzde 56,03 ile kabak, yüzde 38,40 ile yeşil fasulye, yüzde 36,54 ile patates, yüzde 34,64 ile nohut, yüzde 23,08 ile şeftali, yüzde 22,45 ile kuru incir, yüzde 21,65 ile limon, yüzde 15 ile maydanoz, yüzde 14,81 ile yumurta, yüzde 13,36 ile kırmızı mercimek, yüzde 8,71 ile yeşil mercimek, yüzde 6,62 ile marul, yüzde 6,12 ile fındık içi, yüzde 4,60 ile antepfıstığı, yüzde 1,36 ile süt, yüzde 0,52 ile zeytinyağı takip etti.”
“Hasatların başlaması, talebin azalması, sıcaklık, kuraklık gibi sebeplerle fiyatlarda değişimler görülmüştür”
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar fiyat değişimlerinin gerekçelerini ise şöyle açıkladı:
“Ağustos ayında fiyatı en fazla düşen ürün kuru soğan olmuştur. Kuru soğanda fiyat düşüşü Amasya Bölgesi’nde hasadın başlamasıyla birlikte artan arzdan kaynaklanmıştır. Havuçtaki fiyat düşüşü ise, yaz aylarında havuca olan talebin azalması ve halen üreticinin elinde ve depolarda ürünün olması nedeniyle havuç fiyatları geçen aya göre gerilemiştir. Ispanak ve yeşil soğandaki fiyat düşüşü aşırı sıcaklar nedeniyle kalite kaybından kaynaklanmaktadır. Sivribiber ve domateste arz fazlalığı fiyatların düşmesine sebep oldu. Fiyatı artan ürünlere baktığımızda salatalık, patlıcan, kabak, yeşil fasulye gibi ürünlerde hasat edilen ürün miktarındaki azalma fiyatı etkilemiştir. Baklagiller grubundaki nohut, kırmızı ve yeşil mercimekte kuraklıktan dolayı verinde yaşanan düşüş fiyat artışında rol oynadı. Şeftalide, güneş yanıklıklarından kaynaklanan sorunlar nedeniyle kaliteli ürün arzındaki azalma fiyat artışlarına sebep olmuştur. Kuru incirdeki fiyat artışı, bir önceki sezon ile kıyaslama yapılması ve yaşanan kuraklık nedeniyle rekolte düşüşünden kaynaklanmaktadır. Patateste geçen yıl ürünün üreticinin elinde kalması sebebiyle bu yıl ekim alanındaki daralma fiyat artışına sebep olmuştur. Limondaki fiyat artışına depolardaki ürünlerin azalması ve erkenci limon hasadına yeni izin verilmesi neden olmuştur. Yumurtada ki fiyat artışı üreticilerin uzun süre maliyetinin altında yumurta satmak zorunda kalması nedeniyle birçok üreticinin sektörden ayrılması ve üretimin azalmasından kaynaklanmıştır. Marul ve yeşil soğanda hasat edilen ürün miktarındaki azalma fiyata artış olarak yansımıştır.”
“Sertifikalı buğday tohumluğuna yapılan zamdan vazgeçilmeli”
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, sertifikalı tohum konusunda da yaptığı açıklamada, tarımsal üretimde ürünün ekiminden hasat dönemine kadar geçen süre boyunca girdi kullanımının zorunluluğuna dikkat çekerek, artan girdi fiyatlarıyla ilgili şu bilgileri verdi: “Tarımsal üretimde başta sertifikalı tohumluk olmak üzere girdi kullanımı ürün arzını belirleyen en önemli unsurdur. Dolayısıyla girdi kullanımı üretim maliyetini, teknolojik gelişmeyi, rekabet edilebilirliği önemli ölçüde etkilemektedir. Gıda arzına olan ihtiyacın daha da arttığı günümüzde tohumun önemi de her geçen gün artmaktadır. Temel üretim girdisi olan kaliteli tohumluk, verimliliğe etkisi fazla olan girdilerin başında gelmektedir. Bu nedenle yüksek vasıflı tohumun zamanında ve uygun fiyatla çiftçilere ulaştırılması üretimin artırılması için gereklidir.”
“Tohumluk fiyatları yüzde 40 ile yüzde 63 arttı”
Tarım İşletmeler Genel Müdürlüğü’nün (TİGEM) 2021 yılı serin iklim tahılları sertifikalı tohum fiyatlarını açıkladığını hatırlatan Bayraktar, tohum fiyatlarına ilişkin açıklamasını şöyle sürdürdü:
“TİGEM açıkladığı fiyatlara göre makarnalık buğday fiyatları 3 bin 500 TL/ton, ekmeklik buğday ve yulaf tohumluk fiyatı 3 bin 300 TL/ton, arpa ve tritikale tohumluk fiyatı ise 3 bin 250 TL/ton’dur. Geçen yıla göre; makarnalık buğday tohumluk fiyatında yüzde 40, ekmeklik buğday tohumluk fiyatında yüzde 43,5, arpa tohumluk fiyatında yüzde 62,5, tritikale tohumluk fiyatında yüzde 54,8, yulaf tohumluk fiyatında ise yüzde 57,2’lik bir artış yaşanmıştır.
Buğday tohumluğundaki bu artışlar şüphesiz özel sektörde de karşılığını bulacaktır. Üretici sertifikalı tohumu kullanmayı istese bile fiyatlarından dolayı kullanamayacaktır.
İklim şartları tarımsal üretimde rekolteyi etkileyen en önemli unsurlardan biridir. Ancak rekoltenin düşmesinde tek sebep değişen iklim koşulları değildir. Önemli etkenlerden biri de üretici fiyatlarının düşük olması nedeniyle üreticinin fazla gelir getiren diğer ürünlere yönelmesi veya üretimden uzaklaşmasıdır. Bu yüzden TİGEM açıklamış olduğu 2021 yılı tohumluk fiyatlarını yeniden gözden geçirmeli ve bu yıl yaşanan ve üretimi olumsuz etkileyen kuraklık koşullarını göz önüne alarak fiyatları artırmamalıdır. Yüzde 63’lere varan artışlarla çiftçinin sertifikalı tohum kullanması mümkün değildir. Arpa tohumundaki yaşanan artışlar ise zaten büyük darboğaz yaşayan hayvancılarımızı olumsuz etkileyecektir. Bu yıl yaşanan kuraklık nedeniyle hem ülkemiz hem de çiftçilerimiz oldukça zor günler geçirmektedir. Buğdayda 2021 rekolte tahminimiz 18 milyon tonun altında olup, ülkemiz iç tüketimi ise 19-20 milyon ton seviyelerindedir. Bu durum hem tarım hem de buğday ekim alanlarımızdaki azalmayla birlikte buğday ithalatımızda artışa sebep olacaktır. Yaşanan tüm bu olumsuzluklar tarım politikalarımızı gözden geçirmemiz gerektiğini çok net göstermektedir. Politikaları gözden geçirmeye başlamadan önce de sertifikalı tohum fiyatlarındaki artışlardan vazgeçmeli ve zor şartlar altında üretime devam eden çiftçilerimize destek olmalıyız.”
“Sertifikalı buğday tohumu üretimimiz artıyor ama yeterli değil”
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Son 15 yılda sertifikalı buğday tohum üretimimiz 212 bin tondan 501 bin tona çıkmıştır” diyerek bu artışın da halen ülkemiz için yeterli bir artış olmadığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Sertifikalı buğday tohumunun dağıtım miktarı 205 bin tondan 485 bin tona yükselmiştir. Dekara ortalama 25 kilogram ekim normuyla ve 3 yılda bir sertifikalı tohumun yenilendiğini kabul edersek; yeni Tohumculuk Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 2006 yılında 8,48 milyon hektar olan buğday ekim alanı için 707 bin ton olan sertifikalı buğday tohum ihtiyacının 212 bin ton üretimle ancak yüzde 30’unu karşılayabiliyorken, 2020 yılında 6,92 milyon hektarlık ekim alanı için 577 bin ton olan sertifikalı tohum ihtiyacının 501 bin ton sertifikalı tohum üretimiyle yüzde 87’si karşılanmıştır. Bu artışa tohumlukta Ar-Ge çalışmalarındaki olumlu gelişmeler ve sertifikalı tohum satışı yapan firma sayısındaki artışların etkisi olmuştur. Ancak ekim alanlarının ve üreticinin alım gücünün azalması gibi gerçekler buğday üretimini olumsuz etkilemektedir.
Toplam sertifikalı tohum üretim miktarımız ve sertifikalı buğday tohum üretim miktarımızda gelişmelerin sonucunu alabilmek için üreticilerimizin sertifikalı tohum kullanımının daha da artırılması gerekir.”
“Sertifikalı tohum fiyatları dayanılabilir düzeyde olmalı”
Bayraktar, “Kuraklığın etkisini azaltmada tohumun öneminin bilinciyle üretim maliyetlerinin düşürülmesi, sertifikalı tohum kullanımının artırılması ve tarımda sürdürülebilirliğin sağlanması için TİGEM’in açıkladığı 2021 yılı sertifikalı tohum fiyatları ekim dönemi başlamadan revize edilerek geçen yılla aynı seviyede tutulmalıdır” vurgusu yaparak, şu bilgileri verdi:
“Bu yıl kuraklıktan dolayı kar elde edemeyen üreticilerimizin tohum alma gücü zayıflamıştır. Bu durum rekoltede ve kalitede kayıplara neden olabilecektir. Üretimde verim ve kalitenin artırılması için sertifikalı tohum kullanımına verilen destekler artırılmalı ve üretici teşvik edilmelidir.
Sertifikalı tohum fiyatları olabildiğince düşük tutulmalıdır. Buğday üreticilerimiz, üç yılda bir tohum yenilemek suretiyle bile olsa oldukça iyi bir noktaya gelmiş olan sertifikalı tohum kullanımından uzaklaştırılmamalıdır. Daha yüksek vasıflı çeşitlere ait sertifikalı tohum üretimini kamu-özel sektör işbirliğiyle artırarak ve çiftçimize her türlü desteği vererek, ülkemiz tarım sektörü için buğday ithalatını mümkün olduğu kadar aşağı seviyelere çekmeli ve ihracatçı ülkeler arasında hak ettiğimiz yeri almalıyız.”