Koçtur Nakliyat Genel Müdürü Kalafatoğlu “9 yıl önce nakliye altyapısına ciddi anlamda yatırım yaptık ve kullanmaya başladığımız lojistik yazılımla işlerimizin ikiye üçe katlandığını gördük.”
info@karadenizekonomi.com / 29.06.2020
Murat Gürsoy ile Karadeniz Sohbetleri’nde bu hafta nakliyat sektörünün önde gelen kuruluşlarından Koçtur Nakliyat Genel Müdürü Ayşe Kalafatoğlu’na konuk olduk. Operasyonel merkezi Fatsa’da olan Koçtur Nakliyat, dünyaca ünlü pek çok markanın lojistik çözüm ortağı olarak özellikle Orta Avrupa pazarında söz sahibi olmanın haklı gururunu yaşarken, işletmenin üçüncü kuşak temsilcisi olarak işin başında olan Ayşe Kalafatoğlu’nun, kız kardeşi Merve Şenel ile güç birliği yaparak erkek egemen bir sektöre kadın zarafetini de taşıdığını gözlemledik.
-Sohbetimize sizi tanıyarak başlayalım istedik. Ayşe Kalafatoğlu kimdir?
-Ordu’da tamamladığım lise öğrenimin sonrasında Bilkent Üniversite’sinde ekonomi öğrenimi gördüm. Lisans mezuniyeti sonrasında bir süre bankacılık sektöründe sendikasyon kredileri ve yurtdışı fonlama bölümlerinde çalıştım. Yaklaşık 10 yıl önce de baba mesleğine geri dönme kararı aldım ve şu anda Koçtur Nakliyat Genel Müdürü olarak görev yapmaktayım.
-Özelikle iş dünyasında nakliyat sektörünün önemini anlatmaya gerek yok. Ve siz de sektörün öncü firmalarından birisiniz? Bildiğim kadarıyla büyük bir araç filosuna sahipsiniz? Sizden biraz detaylandırmanızı istesek neler söylersiniz?
-Ben üçüncü jenerasyonu temsilen işin başında olmakla birlikte ilk kuşak dedemiz, ikinci kuşak da babamızla kuruluş tarihimiz 1983 yılına uzanır. İlk olarak Nurnak adıyla ortaklı bir şirket deneyimi edinmiş büyüklerimiz. Koçtur’un kuruluşu ise 1998 yılıdır ve babam Necdet Koç işin başındadır o yıllarda.
-Sizin katılımızla Koçtur’un yeni bir ivme kazandığını söyleyebilir miyiz?
-Biz iki kız kardeş işin içine daha fazla girerek öncelikle teknolojik altyapımızı güçlendirdik. Yaptığımız yatırımlarla global bir marka olmayı amaçladık. Yurtdışında daha farklı noktalara açıldık. Dolayısıyla böyle bir ivmenin kazanımlarını göz ardı edemeyiz. Ama elbette ki babamız Necdet Koç’un kurduğu temelleri sağlam bir firmayı geliştirmek olarak tanımlayabiliriz bu kazanımları.
-Ne taşıyorsunuz peki?
Müşterilerimize güvenli, kaliteli ve şeffaf bir ortamda, uygun fiyatlarıyla hizmet vermeyi amaç edindik. Sanayinin farklı dallarında farklı uzmanlıklar isteyen yükleri en uygun koşullarda taşıyarak rehberlik etmeyi ilkeleştirdik. O nedenle ki bulunduğu bölgede lider bir kurum olduğu söylenegelmiştir. Başta fındık olmak üzere gıda sanayi ürünleri, elektronik ürünler, otomobil-yan sanayi ürünleri, tekstil ürünleri ve kimyasal maddeler taşıyoruz.
-Kaç kişilik bir istihdam sağlıyorsunuz ve araç sayınız nedir?
-Şu anda 160 çalışanımız var. Operasyon merkezimiz Fatsa olmakla birlikte İstanbul ve Ankara ofislerimizde çoğunluğu sürücü çalışanlarımız var. Bir kısmı çekici, dorse ve damper olmak üzere 200’e yakın da araca sahibiz. Bir de Bolaman’da Koçtur Garaj adını verdiğimiz 7 bin metrekarelik bir alanda araçların bakım ve onarımını gerçekleştirmekle birlikte sosyal alanlar da oluşturduk.
-Karadeniz Bölgesi’nin en büyük araç filosuna sahipsiniz. Biraz da bu büyüklükten bahseder misiniz?
-Ağırlıklı olarak Avrupa’nın birçok noktasına gidiyoruz. Yetişemediğimiz yerlerde partner işletmelerden de destek alarak sevkiyatlarımızı gerçekleştiriyoruz. İlk aklıma gelen ülkeler Almanya, Benelüks ülkeleri, Fransa, İsviçre, Avusturya, Slovenya, Bulgaristan, Romanya, Makedonya, Sırbistan, Hırvatistan, Bosna Hersek, Macaristan, Polonya, Slovakya, Çekya. Dolayısıyla bu büyüklük ciromuza da yansıyor. Ayrıca Azerbaycan ve Gürcistan da lojistik taşımacılık anlamında partner ülkelerimiz arasındadır.
-Müşteri portföyünüzde üst segment firmalar yer alıyor. Ve farklı sektörlerle çözüm ortaklığınız var. Bu firmalar hangileridir?
-Müşterilerimizin büyük çoğunluğu Karadeniz Bölgesi’nin en büyük ihracatçı firmalarıdır. Bu portföyü yaklaşık 20 yıldır karşılıklı güven esasına dayalı olarak büyük bir mutlulukla oluşturduk.
-Günümüzün rekabetçi koşulları gereği gelişen teknoloji ile birlikte geleneksel lojistik uygulamalarının yanı sıra e-lojistik gibi bir kavramı da sektörün gündemine taşıdığını görüyoruz. Bu kavrama kendinizi ne kadar yakın hissediyorsunuz?
-Evet… Günümüz koşullarındaki değişim, piyasa şartları, web uygulamalarının çoğalması ve mobil cihazların kullanımındaki artış ile birlikte tüketici alışkanlıklarının, ihtiyaçlarının ve iş yapış biçimlerinin hızla değiştiğini erkenden fark eden firmalar arasındayız. Geride kalanın adeta kulvar dışına sürüklendiği oldukça hızlı bir sürecin içinden geçiyoruz. 9 yıl önce nakliye altyapısına ciddi anlamda yatırım yaptık ve kullanmaya başladığımız lojistik yazılımla işlerimizin ikiye üçe katlandığını gördük. Bu bir anlamda geleneksel anlayışın yeni teknolojiye evrilmesi anlamına geliyor. Biz de buna kayıtsız kalamazdık ve o nedenle yeni teknolojiye uyum sağlamayı sürdürüyoruz.
-Biraz da ülke ekonomisinden ve içinden geçtiğimiz süreçten söz edelim? Yılın ilk çeyreğine baktığımızda rakamlar fena değildi ancak pandemi süreci ile tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hayat bir anlamda durdu. Siz bu süreçten nakliyat sektörü olarak nasıl etkilendiniz?
-İlk günlerde çok büyük kaygılar ve sorunlar yaşadık. Aslında biraz da öncesinde baş gösteren mülteci sorunu ve hemen ardından salgın süreci bizi de olumsuz etkiledi. Pek çok çalışanımız ülkelerin sınırlarını kapatması ve vize sorunu nedeniyle sevkiyatları yapamadık. Eksik sürücü ile kapasitemiz de yüzde 50 oranında düştü. Karar vericiler ve bakanlık bu konuda hemen önlemlerini artırdı ve süre daha fazla uzamadan normal işleyiş düzenine geçmiş olduk.
-Biraz da yatırımlarınızdan bahsetmenizi isteyeceğiz.
-Aslında biz geçen yıldan beri yatırımlarımıza hız vermiştik. Tanker yatırımlarımız oldu. Gıda tankerleri bölge ihracatçıları için bir gereklilikti. Daha önce bu işi bir Avusturya firması yapıyordu. Dolayısıyla elimizde olan 15 gıda tankeri ile onların tekelini kırmış olduk. Az önce de belirttiğim gibi filomuzun büyük çoğunluğunu zaten yenilemiştik. O nedenle bu yıl için bir yatırım planımız yoktu. Açıkçası piyasaların dalgalı seyrettiği bu belirsizlikte yeni yatırım arayışlarımız olmayacak.
-Karadeniz Bölgesi’nden dünyaya açılan bir firma olarak bölgenin avantajları ve dezavantajları nelerdir?
-Doğduğumuz bu toprakları biz çok seviyoruz. Özellikle Fatsa gibi nispeten küçük ölçekli bir yerde istihdam ve süreklilik sağlıyor olabilmek bizi mutlu ediyor. Hatta bizim için gerçek bir gurur kaynağı buradan çıkmış olmak. Karadeniz Bölgesi’ndeki en büyük avantajımız iyi bir servis sağlayıcısı olduğumuz için İstanbul gibi büyük bir ekonomi ile rekabete girmemize gerek kalmıyor. Biliyorsunuz ki bölgemizde çok büyük ihracatçılar var. Hatta dünya devleri diyebiliriz.
-Sizce sektörünüzün en önemli sorunları nelerdir?
-Her zaman için yükü taşıyan ve o yükün altında ezilen taraf oluyoruz. Bu geçmiş yıllarda daha büyük bir dezavantajı. Ama son yıllarda kurumsallaşmanın gereği olarak o yükü paylaşabiliyoruz ve artık bizi de yaşatıyorlar diyebiliriz. Özellikle dünya devi ihracatçılarımızın sektöre yansıyan yüzü ile üç veya dört araba ile gerçekleşen kamyonculuk dönemi de sona ermiş oldu.
-Sektörün geleceği hakkında neler söylersiniz?
-Lojistik sektörü hiçbir zaman bitmeyecektir. Onun avantajlarını yaşıyoruz ancak oldukça rekabetçi bir alan. Burada olumsuzluk olarak vasıf gerektirmeyen bir iş olarak görülmesini söyleyebilirim.
-Kalifiye eleman sıkıntısının yaşandığı bir sektörde yönetici pozisyonundasınız? Yeterliliği olan eleman ihtiyacınız hakkında neler söylersiniz?
-Bulunduğumuz şehir pek fazla istihdam yaratamadığı için bizde çalışmaya başlayan arkadaşlarımıza işi sıfırdan öğretiyoruz ve yetiştiriyoruz. Aslında bu bir anlamda iyi de oluyor. Zira bir aidiyet duygusu oluşturuyor. Hepsiyle çok uzun soluklu çalışıyoruz. Lojistik mezunlarına burada staj yapma olanağı sağlıyoruz. İçlerinden başarılı bulduklarımız ve uyum sağlaması olası arkadaşlarımızla yola devam ediyoruz.