Yılmaz, “Kentsel dönüşüm yasası 2012 yılında çıktı ancak çok amacına uygun kullanıldığını düşünmüyorum. Çıkan yasada afet riski altındaki yapıların dönüştürülmesi lazım ancak biz bunu öyle hor kullandık ki, bir örnek vermek gerekirse; Ordu’da koskoca bir arazide 200 konutluk site kuruyorsunuz, içinde insan bile oturmuyor. Sonra bu yapıyı kentsel dönüşüme sokuyorsunuz. Devletin sağladığı onca imkânı suistimal ettik. Kentsel dönüşümü kentsel yenilemeye çevirdik. Riskli alanları bırakıp rantı yüksek alanları kentsel dönüşüme aldık.” dedi.
info@karadenizekonomi.com / 17.11.2020
Ciddi fay hatlarının geçtiği bir ülkede yaşamak çok korkutucu olmasa da sağlam yapıların olmadığı bir ülkede yaşamak çok zor. Sadece yaşadığımız bölgenin değil, ülkenin de en büyük sorunlarından olan deprem konusunda halen daha gerçekçi bir önlem almış sayılmayız. Vatandaş olarak bu gerçekle yüzleşmek istemesek de tabiat bize bunu sürekli hatırlatıyor. Sözü, Karadeniz Ekonomi’nin Dijital Platformlarına konuk olan Şehir Plancısı ve Mimar Birol Yılmaz’a bırakıyoruz.
Fonu boşa harcadılar
Yılmaz, “Ordu’da yaşıyoruz ve bu şehir de bir deprem bölgesi. Niksar, Reşadiye, Koyulhisar, Suşehri’nden geçen bir fay hattı var. Bilindiği üzere deprem öldürmez, riski yapılar insanı öldürür. O sebeple ki kentsel dönüşüme geçiş olması lazım. Kentsel dönüşüm yasası 2012 yılında çıktı ancak çok amacına uygun kullanıldığını düşünmüyorum. Çıkan yasada afet riski altındaki yapıların dönüştürülmesi lazım ancak biz bunu öyle hor kullandık ki, bir örnek vermek gerekirse; Ordu’da koskoca bir arazide 200 konutluk site kuruyorsunuz, içinde insan bile oturmuyor. Sonra bu yapıyı kentsel dönüşüme sokuyorsunuz. Devletin sağladığı onca imkânı suistimal ettik. Kentsel dönüşümü kentsel yenilemeye çevirdik. Riskli alanları bırakıp rantı yüksek alanları kentsel dönüşüme aldık. Yasanın tarif ettiği kentsel dönüşüm, risk altındaki yapıların dönüştürülmesini kapsıyor.” dedi.
Gerçek manada kentsel dönüşüm mü?
“Şu anda Ordu’nun yeni mahalle bölgesinde kentsel dönüşüm çalışması var. Peki, gerçek manada burası kentsel dönüşüm mü? Bana göre değil” diyen Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:
“Belediye başkan yardımcılığı yaptığım dönemde kentsel dönüşüm için ben de ümitlenmiştim ancak çok farklı gerekçelerle bize nasip olmadı. Yasanın çıktığı tarihten bugüne kadar Ordu’da yapılmış bir çalışma olduğunu bilmiyorum. Afet riskli yapıların tespit çalışması yapılmamıştır. Planda üçüncü revizyonu yapacağız ancak tespit çalışması yapılmadan plan kararları almaya çalışıyoruz ve bu son derece riskli. Şu anda yeni bir revizyon gündemde. Umuyorum ki üçüncü revizyon yapılmadan önce afet riski altındaki yapıların tespit çalışmaları yapılabilsin ve o kapsamda da birtakım planlar alınabilsin. Mesela belediyenin elinde yapıları tespit etme çalışmasına ait bütün veriler var. 2000 yılından önceki bütün yapılara bakıp, en azından toplu konutlar için özel plan kararları alınabilir. Bu vesileyle de dönüşümün önü açılmış olur. Belediye böylelikle deprem master planı yapmış olur.”
Yeni imar barışı o kadar kötü ki…
İmar barışı/affı ile ilgili ‘’Türkiye’nin eski bir geleneği’’ sözlerini kullanan Yılmaz, 1984 yılında çıkarılan imar affının 2017 yılında çıkan imar affından daha gerçekçi bir yasa olduğunu vurguladı. Yılmaz, “1984 yılındaki imar yasası en azından binalarla ilgili statik rapor, bir değerlendirme istiyordu. Bu yeni imar barışı o kadar kötü ki, neresinden tutsak elimizde kalıyor. Özür dileyerek söylüyorum ama sadece para için yapıldığını düşünüyorum. Çünkü bu imar barışı ne vatandaşın ne de devletin lehine. Bir kere insan hayatını riske atan bir yasa ki çok da suistimal edildiğini eklemek gerek. Deprem gerçeğiyle yaşayan bir ülkede, imar barışının bu şekilde olmaması gerekirdi.” ifadelerine yer verdi. REŞAT GÜNGÖR/KARADENİZ EKONOMİ