Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
20.09.2024

“Yolun başı Ünye sonu Tokat”

Bir yörenin gelişme sürecinin olmazsa olmazı yoldur. Coğrafi konumu itibari ile bakıldığında doğudan batıya, kuzeyden güneye açılan bir kavşak noktasıdır Tokat.

info@karadenizekonomi.com / 9.04.2019

“Yolun başı Ünye sonu Tokat”

Konumu nedeniyle geçmişte de çok önemli bir kent olduğu bilinir Tokat’ın. Tarih sahnesine ilk olarak 7 bin yıl önce çıkmış olan kentte, Hitit, Helen, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinden izleri bulmak mümkündür. Bu kültürel zenginlik şehrin dokusuna da yansımıştır.

Bir yörenin gelişme sürecinin olmazsa olmazı yoldur. Coğrafi konumu itibari ile bakıldığında doğudan batıya, kuzeyden güneye açılan bir kavşak noktası olan Tokat, Karadeniz-Akdeniz arasındaki geçiş yolu olması ile günümüz ticaretinin rekabet koşullarında pek çok avantaja sahip bir kent görünümündedir. Bu anlamda Niksar-Akkuş-Ünye yolunun önemini kavrayan hemen herkes Ünye ile birlikte bölgenin İç Anadolu’ya bağlantısını ve iç bölgelerdeki illerin de sahile ve limana ulaşımını sağlayan bu yolun standartlarının yükseltilmesi bölgenin yanı sıra ülke için de büyük bir kazanım olacağına inanıyor. İşte bu nedenledir ki; “bu yol ile ilgili atılacak her adıma destek vermeye ve iş birliği yapmaya hazırız” mesajlarını sıkça duymaktayız.

Konumu nedeniyle geçmişte de çok önemli bir kent olduğu bilinir Tokat’ın. Tarih sahnesine ilk olarak 7 bin yıl önce çıkmış olan kentte, Hitit, Helen, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinden izleri bulmak mümkündür. Bu kültürel zenginlik şehrin dokusuna yansımış elbette. Ancak yine de takip edilecek somut izlerin çoğunu tahrif etmekten de geri durmamışız. Mevlana bu şehir için “Tokat’a gitmek gerek. Çünkü Tokat’ta insan ve iklim mutedil” ifadelerini kullanır. Evliya Çelebi de öyle bir anlatmış ki; okuyan tüm Tokatlıların gururunun okşanacağı kesin: “Bu havası hoş şehrin dört tarafında bahçe ve bostanlar, içinden sular akar. Her bağında birer köşk, havuz, fıskiyeler ve çeşitli meyveler bulunur. Halk zevk ehlidir. Gariplerle dostturlar, kin tutmaz, hile bilmez, yumuşak huylu insanlardır. Cami, saray, köşk ve imaretleri o kadar sağlam ve güzel olur ki buralara girenler hayran olur. Bu eski ve tarihi şehir âlimler konağı, fazıllar yurdu ve şairler yatağıdır.”

Siz bakmayın Tokat’ın kendinden bu kadar bahsedilmeyen hallerine. Mağrur olduklarından olsa gerek.  Önce gitmek görmek gerekir ki Tokat’ı; biz de öyle yaptık. Gittik gördük. Tıpkı, Jül Sezar gibi. 2 bin 100 yıl öncesinin efsane imparatoru Sezar, “Veni-vidi-vici !” sözlerini bu topraklarda söylemiştir. Yani; Sezar’ın Pontus Ordusu ile yaptığı savaştan zaferle çıktığı anlatan sözleridir Zile Kalesi’nde çınlayan: “geldim-gördüm-yendim.”

Tokat Kalesi de tüm heybeti ile şehrin en eski yapısı olarak karşılar sizi. M.S. 5. yüzyılda yapılan Tokat Kalesi, tarihte Kont Drakula olarak bilinen bizim ise Kazıklı Voyvoda olarak andığımız, insanlığın gördüğü en acımasız yöneticilerinden 3. Vlad’ın (Tepeş) esir tutulduğu yer olmuştur. Danişmentlilere başkent olan Niksar ilçesi aynı zamanda ilk Türk üniversitesine ev sahipliği yapmakla övünür ki; 1157–1158'de Niksar Kalesi'nde yaptırılan ve tıp tahsili verilen Yağıbasan Medresesi, Anadolu'nun ilk medresesi olarak biliniyor. Bize göre Ballıca Mağarası, Taşhan, Hıdırlık Köprüsü, Ali Paşa Cami, Gök Medrese, Tokat Mevlevihanesi, Saat Kulesi, Mahperi Hatun Kervansarayı da kentin turistik olarak gezilecek mekânlarından birkaçı olarak mutlaka görülmesi gereken yerler listenizde yer almalı.

Tabi ki kısa zamana sığdırdığımız Tokat izlenimlerimizde sadece birkaç ilçeden bahsedebildik. Ama Zile, Turhal, Reşadiye, Almus, Pazar, Yeşilyurt, Artova, Sulusaray, Başçiftlik ilçeleri de bereketli topraklar üzerine kurulmuş bu coğrafyada çalışkan insanları ile daha fazla tanınmayı hak ediyor.

Tokat ekonomisi

Bu güzel kentin tarihsel gelişimine ilişkin sözlerimizden sonra Tokat’ta bulunma amacımıza yani kentin ekonomik yapısına göz atalım istedik. Bereketli topraklar üzerine kurulmuş kentin yıllar öncesinde kalan pek çok kazanımları var dikkatimizi çeken. Zamanın güçlü kamu yatırımları olan Tokat Sigara Fabrikası veya Turhal Şeker Fabrikası aşina gelecektir size. Ne yazık ki artık yoklar. Tokat’ın bağrından çıkan uluslararası çapta bir meyve suyu markası artık çoktan İzmir’e taşınmış bile. Bundan 20 yıl kadar önce şehirlerde bile Organize Sanayi Bölgeleri bilinmezken Erbaa OSB’de faaliyet gösteren firmaların varlığından söz edebiliriz ama. Ya da; Erbaa’nın topraklarında elde edilen tuğla ve kiremit fabrikalarının ilçe ekonomisine sağladığı katkıyı da göz ardı etmemek gerekir.

Tarımı daha da güçlendirirsek hiçbir krizden etkilenmeyiz

Söz konusu kent ekonomisi olunca Tokat’ta ilk durağımız ister istemez Ticaret ve Sanayi Odası oldu. Bizi makamında ağırlayan Dr. Ali Çelik ile kent ekonomisi üzerine etraflıca bir sohbet gerçekleştirdik. Çelik başkan, Tokat’ın gelişimi üzerine yapılan ve yapılması gerekenlere ilişkin o kadar ayrıntılı bilgiler verdi ki bu bir anlamda var olan potansiyeli gözler önüne sermekti. Tokat’ın tarım ve turizmle kalkınabileceğini söyleyen başkan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü; “Özelikle Ticaret ve Sanayi Odaları bu ülkede şehirlerin kalkınmasının lokomotifidir. Ekonomi anlamında bakanlıkların muhatap aldığı kurumlar da –tıpkı sizin de yaptığınız gibi- Ticaret ve Sanayi Odaları’dır. Bundan sonraki süreçte şehrin rezervlerini önümüze koyacağız. Bu şehrin tarımı var, turizmi var. İl genelinde tarımın ağırlığı yüzde 80’ler düzeyinde. Turizmde de yüzde 20’lik bir paya sahibiz. Şu an üçüncü bir şeye odaklanmayacağız. Odaklanmayacağız demek, bir şey olursa veya gelirse ilgilenmeyeceğiz anlamına gelmiyor. Bütün enerjimizi şimdilik bu ikisine kanalize edeceğiz. 7 tane ovamız var. Bunun iki tanesi büyük ova ve bunlar dünya mirası sayılabilecek çok önemli ovalar. Biz bu ovalarda nasıl maksimum üretim yapabiliriz, bunu nasıl markalaştırabiliriz, bunun ihracatını nasıl yapabiliriz diye çalışacağız. Çünkü bu şehirde bu rezervler doğru kullanılırsa şu an Tokat’a giren paranın en az 10 katını kazandırmamız mümkün. Böyle olunca da ekonomimiz daha iyi bir noktaya gelecek ve bundan da herkes istifade edecek. Ekonomik yapımız çok kırılgan olmasına rağmen arkamızda güçlü bir tarım potansiyeli olduğu için son kriz de dâhil, krizlerden en az etkilenen illerden biriyiz. Çünkü bizim dışa bağımlılığın ötesinde, tarımda kendi üretimimiz var. Biz bunu biraz daha güçlendirebilirsek Tokat, gelecekte dünyada ya da Türkiye’de yaşanan hiçbir krizden etkilenmeyecek. Biz, bunun alt yapısını oluşturmaya çalışıyoruz.”

Bu yönde çalışmalar yaparken tarımı üç aşamalı olarak ele aldıklarının altını çizen Çelik,  “bunun birinci aşaması çiftçi boyutudur. Toplu üretim, toplulaştırma, birlikte üretim, sözleşmeli çiftçilik, örtü altı üretim ile beraber kooperatifçiliği geliştirmek istiyoruz” ifadelerini kullandı. Çelik, “Bunlar yeni şeyler değil. Bunlar gelişmiş ülkelerin tarımla ilgili uyguladığı politikalar. Tokat maalesef örtü altı tarımda yeterli değil. Şu anda Tokat’ta 800 dönüm civarında örtü altımız var. Bunun en az yüz katı hatta bin katı örtü altı olması lazım. Çünkü artık iklimler bozuldu, atmosfer bozuldu. Bunlardan dolayı da hava olayları, yağışlar hiç beklemediğimiz şekilde yaşanabiliyor. Bunlardan da bitkiler çok fazla etkilenebiliyor. Bunun için de ürünü muhafaza etmemiz lazım, planlı ve doğru üretim yapmamız lazım. Toplulaştırma ve sözleşmeli çiftçilikteki amacımız da bu. İşin bu aşamasını halletmeden ikinci aşamaya geçemeyiz. İkinci aşama da tarımsal sanayi. Tarımsal sanayide de rezervleri oluşturduktan sonra da arkadaşlara diyeceğiz ki gelin kurutma tesisi, konserve tesisi, salça tesisi, hazır gıda tesisi açın diyeceğiz. Yani ürünleri ürettikten sonra tarımsal sanayi ile tüketiciye sunacak noktaya getireceğiz. Bu şekilde ürünlerin hem yurt içinde hem yurt dışında pazarlamasını yapacağız. Pazarlamayı da daha sağlıklı yapabilmemiz için Tokat’ın ortak bir markası olması için çalışacağız. Bu marka örneğin TOKTAT olabilir. Bunun da başvurusunu yaptık. Yani herkes bir marka için üretim yapacak. 10 tane markayı ulusal pazarda tanıtmak çok zor olur ama böyle tek bir marka ile çıkarsak hem daha güvenilir hem de daha kolay tanınır oluruz.”

Dünyayı saran lezzet... Erbaa Yaprak Dünyası

Tokat’a ulaşmak için Ünye-Akkuş-Niksar üzerinden çıktığımız yolculukta ilk durağımız Erbaa’ya ulaşırken başta da belirttiğimiz projelendirilen yolun önemini bir kez daha anladık. Sonrasında da Erbaa Yaprak Dünyası’nın işletmecileri Fatih Kürşat Karagöl ve dayısı Mehmet Başaran ile meşhur Tokat yaprağı üzerine koyu bir sohbete daldık. Kasım ayı sonlarında Samsun’daki TUYAP Gıda Fuarı’nda tanıdığımız Erbaa Yaprak Dünyası’nın işletmecileri eczacı yeğen Karagöl ve dayısı Başaran, bize kentin en önemli gelir kaynaklarından ve markalarından biri olan yaprağı şu sözlerle anlattı. “Bilindiği gibi Türk mutfağında özel bir yeri olan yaprak sarması denince ilk akla gelen Erbaa yaprağıdır. Gerek zeytinyağlı gerekse etli olsun dünyada eşi benzeri bulunmayan bir kültür olan yaprak sarma, özellikle hanımların davet sofralarında mutlaka yer alır. İyi bir yaprak sarmasının lezzeti yaprağın kaliteli ve nazik olmasından kaynaklanır” diye söze başlayan Mehmet Başaran aslında bir edebiyat öğretmeni. Ancak, kısa süreli bir öğretmenlik hayatından sonra kendini tamamen toprağa adamış bir isim. Neredeyse 100 yıllık geçmişi olan bir gelenek onlar için üzüm bağları ile uğraşmak. “Bölgenin en büyük üzüm bağına sahip bir ailenin ferdiyiz. 90 yıl önce dedemiz ile başlamışız bağcılığa.35 dekar alanda yıllık yaprak üretimimiz 100 tona kadar çıkıyor. Kelkit Irmağı’nın Karadeniz’e bakan köylerinde Karayaka, Ballıbağ, Salkımören, Üzümlü ve Bağpınar’da yetişir yaprağın en kalitelisi. Tokat yaprağının üzüm cinsi narince üzümüdür. Her üzümden bu lezzet ve koku alınamaz. Bu incelik ve damarsızlık sadece narince üzümünde vardır.”

Yörede 500 yıllık bir geçmişi olan bağcılık daha çok Rumlar tarafından şarap ve pekmez yapmak için geliştirilmiş. İyi bir yaprak üretiminin incelikleri konusunda da söyleyecekleri vardı Mehmet Başaran’ın. “Yazın bağ sulanmaz burada. Sadece Şubat ayında sulanır yazın bırakılır ki toprağın ve iklimin kalitesini alsın istenir. Normali 4 kırım yaprak toplanmasıdır. Suyu ve ilacı basarsan 8 kırım da toplarsın ama o zaman da istenen kaliteye ulaşamazsın.”

Başaran’ın verdiği bilgiye göre Erbaa sadece tarımda değil hayvancılıkta da başarılı bir ilçe. Yörenin Karayaka koyunları oldukça meşhurdur. Yaz aylarında buradan 250 km. uzaklığa Şebinkarahisar Yaylaları’na çıkan Karayaka koyunları orada kekik yiyerek beslenir.

Girişimcilik

Yaprağı ile bu denli ünlü olan ve nüfusu 95 bin kişiye ulaşan Erbaa ilçesi aynı zamanda bir sanayi kenti. Özellikle toprak sanayi üzerine irili ufaklı onlarca fabrikada tuğla ve kiremit imalatı yapılıyor. Girişimcilikleri ile ilgili olarak da bir başka Tokat ilçesi Niksar ile tatlı bir çekişmeleri de var dikkati çeken Erbaalıların. Onlara göre sadece tarım ve hayvancılığa merakları ve zenginlikleri ile bilinen Niksarlılar birikimlerini yatırıma yöneltmezken Erbaalılar kazandıklarını yeni işlere yatırmaktan geri durmuyorlar. İşte o nedenle ki, bundan 20 yıl kadar önce pek çok şehirde bile Organize Sanayi Bölgesi yokken Erbaa’nın gelişmiş bir OSB’si vardı. İlk yerel sanayiyi geliştiren yer olarak bilinen ilçede bundan 60 yıl kadar önce Karamürsel’den gelen Harun Yüksel, görev yaptığı sürede yöredeki toprağın kalitesini fark eder. Türkiye’nin o zaman için önde gelen kiremit ve tuğla işletmeleri burada kurulur.

Erbaa OSB’de 15 bin istihdam

4 dönemde 20 yıl boyunca Erbaa Belediye Başkanlığı görevini üstlenen Ahmet Yenihan, yıllar önce Kelkit Irmağı’nın kıyısında bin 600 dekarlık sazlık alanda OSB altyapısını oluşturur sanayicileri çekmek için buraya. Bugün ihracat yapan pek çok fason tekstil firması Erbaa’yı tercih ediyor. Niksar, Taşova ve Akkuş’tan işçi getiriliyor. 5 bin üzerinde işçinin çalıştığı Erbaa OSB’de tekstil dışında başka firmalar da var. Yeni yatırımlarla istihdam sayısı 15 bin kişiye doğru hızla ilerliyor. Sanayisi oldukça iyi durumda olan ilçe sigortalı işçi sayısında Tokat’tan sonra ikinci sırada yer alıyor.

Tokat’ta ne yenir?

Tokat’ın en meşhur yemeği kentle aynı adı taşıyan kebabı... Özelliği tüm malzemelerin Tokat’ın yerel ürünleri olması ve kullanılan et ve kuyruk yağının, bölgede yetiştirilen Karayaka koyunlarının 6-9 aylık erkek kuzularından alınıyor olması. Temel sebzeler patlıcan, biber ve domates; sadece mevsiminde kullanılıyor. O yüzden kışın şehre yolunuz düştüğünde -tıpkı bizim gibi- arasanız da Tokat Kebabı bulamıyorsunuz. Tokat kebabının şişleri ve ocağı da özel olarak yapılıyor. Tokat’a gittiğinizde alınacaklar listesine mevsimine göre; kiraz, üzüm, cevizli sucuk, salamura yaprak ve Zile pekmezini ekleyin. Çöreklerini ve simidini de tatmadan dönmeyin. Gelelim şehirdeki lezzet duraklarına… Pirhan Restoran, tarihi atmosferiyle sevdiriyor kendini. Tokat kebabını ya da güveçte pişen lezzetlerini tadabilirsiniz. Biz de öyle yaptık. Çünkü bu güzel kenti anlatmaya sayfaların yetmeyeceğini anladık ve Meydan Cami karşısındaki doyumsuz atmosferi ile bizi karşılayan bu restoranı sizlere ikinci sayfamızda anlattık. Tokat izlenimlerimizi kısaca özetlemek istersek eğer siz de birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bu tarihi, turizmi ve güler yüzlü insanları ile daha yakından tanımak isterseniz yolunuz birkaç günlüğüne de olsa Tokat’a düşürün. REŞAT GÜNGÖR / KARADENİZ EKONOMİ