Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
20.09.2024

FIRAT BAKICI: “MAKSİMA KONUTLARI GELECEĞİN GİRESUN’U GÜRE’DE İNŞAA EDİLİYOR”

“MAKSİMA KONUTLARI Projesi Giresun’a 5 kilometre mesafede yeni yatırım alanı olan Güre’de hayata geçiyor.

info@karadenizekonomi.com / 15.10.2018

FIRAT BAKICI: “MAKSİMA KONUTLARI GELECEĞİN GİRESUN’U GÜRE’DE İNŞAA EDİLİYOR”

  Karadeniz Ekonomi Gazetesi'nde yayınlanan ''Karadeniz Sohbetleri''  köşesinin bu haftaki konuğu Poyraz Grup Ortaklığı ile oluşturulan Poyter  İnşaat, MAKSİMA KONUTLARI Projesinin yöneticisi, Poyraz Grubu İş  Geliştirme ve Stratejik Planlama Direktörü Fırat Bakıcı oldu.

 Bakıcı, Maksima Konutlarının yapım süreci, inşaat sektörü,Türkiye ve bölge  ekonomisi üzerine açıklamalarda bulunurken “Projenin gerçek sahibi Giresun  ahalisidir” diyerek soruları cevapladı. 

 -Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

 -1979 Ordu doğumluyum. 2002 İstanbul Üniversitesi İşletme mezunuyum.  Sonrasında 4 yıl Londra’da yaşadım. Cass Business School, City University,  Londra’da Lojistik, Ticaret ve Finans yüksek lisansı yaptım. Cass Business School, Financial Times’ın 2018 sıralamasına göre İngiltere’nin 6. Dünyanın 46. en iyi iş idaresi okuludur. 2006’da Deloitte İstanbul ofisinde Denetçi (Auditor) olarak başladım. 2009’da Reckitt Benckiser’e Üretim Finansman Kontrolörü (Supply Finance Controller) olarak transfer oldum. 2012-2017 yılları arasında Digiturk’te Bütçe&Raporlama Müdürlüğü (Budget and Reporting Manager) yaptım. Kurumsal, profesyonel iş yaşamının ardından aile işlerine odaklanabilmek için Ordu’ya yerleşme kararı aldık eşimle birlikte. Artık, doğduğum, lise mezuniyetime kadar yaşadığım, memleketim Ordu’dayım. Poyraz Grubunda “İş Geliştrime ve Stratejik Planlama Direktörü” olarak organizasyona dahil oldum.

-MAKSİMA projesini bir de sizin ağzınızdan dinleyelim?

-Giresun şehri coğrafi konumu dolayısı ile artık güneye doğru büyüyemiyor. Kent havaalanına doğru büyümek zorunda, bu çok açık ortada. Şehir dar alanlara sıkışmış durumda, Giresunlular ferah yaşam alanları arzuluyor. MAKSİMA KONUTLARI işte tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Düz bir arazi, ferah bir yerleşim planı, kentin sıkışmışlığından kendisini izole eden bir lokasyon. MAKSİMA KONUTLARI, çağdaş mimari anlayışı ve sosyal donatılarıyla, itibarlı bir yaşam sunuyor.

-MAKSİMA projesini diğer projelerden ayıran özellikler neler? Site projelerinizde ortak mekan tasarımlarınız neler?

-MAKSİMA-GÜRE KONUTLARI, Giresun’a 5 Km. mesafede yeni yatırım alanı olan Güre’de hayata geçiyor. Güre, geniş̧ sahili ve düz yapısıyla Giresun’un en değerli bölgelerinden biri olarak, MAKSİMA-GÜRE Konutları’yla modern yaşam biçiminin yeni adresine kavuşuyor. Proje alanının hemen yanında yer alan Giresun Üniversitesi ile birlikte geleceğin Giresun’u Güre’de inşa ediliyor. Projede yarı olimpik ölçülerinden de büyük açık yüzme havuzu, fitness, sauna, buhar odası, yürüyüş parkuru, 7/24 kameralı güvenlik, açık ve kapalı otopark, çocuk parkı mevcut.-Projede pek çok detay düşünülmüş belli ki. Biraz da bu detaylardan söz eder misiniz?

-MAKSİMA-GÜRE KONUTLARI, 18.735 m2 alanda 4.800 m2 inşaat alanına ve 14.000 m2 peyzaj alanına sahip. 16 katlı 4 dikey blok, 5 katlı 3 yatay blok ve 4 ticari alandan oluşan MAKSİMA, sakinlerine alternatif yaşam seçenekleri sunuyor. %75 peyzaj alanıyla kentin içinde doğal yaşam vaat ediyor. Geniş yeşil alanları var. 600 m. yürüyüş parkurunda 10 tur atsanız 6km koşmuş olursunuz ve dar vakitlerde sporunuzu yapabilirsiniz. Daireler birinci sınıf malzemelerle dizayn edildiler. MAKSİMA’nın ferah dairelerinde armatürlerden doğramalara, seramiklerden parkelere ‘en’kaliteli malzemeler kullanıldı.

-Bu proje beklentilerinize karşılık geliyor mu?

-Bizim beklentilerimize değil, Giresunluların beklentilerine karşılık gelmesi önemli. Biz projeye, lokasyona, teknik ekibimize ve vizyonumuza güveniyoruz. ABD, Almanya, İsviçre ve Belçika’da yaşayan Giresunlu vatandaşlarımız projeden daire aldılar. İstanbul’dan yatırım amaçlı çok talep var, yine 2 yıl sonra emekli olup Giresun’a yerleşecek yatırımcılarımız dairelerini aldılar, projeye güvendiler. Bizi çok mutlu eden husus işte tam da burada, mevcut ekonomik koşullar ortadayken, döviz kurları, faiz oranları oynaklığı hat safhadayken, MAKSİMA KONUTLARI’na olan ilgi gerçekten çok yüksek seviyede.

-Konutta satış için düşündüğünüz hedef kitle veya sosyal statü, yerli veya yabancı kimlerden oluşuyor? Arap alıcı var mı?

-Gayrımenkul geliştiricileri için ilk olarak cevaplanması gereken soru şudur;

Hedef kitle olarak projenin yapılacağı bölge insanları mı hedef seçilecek? Yoksa yapacağımız projeye göre mi hedef kitle belirleyeceğiz? İnşaat sektöründeki son 14 yıldaki yükselişin kendi yıldızlarını yarattığı doğrudur. Bu rüzgarla birlikte kurumsallaşarak büyüyen firmalar da oldu. Fakat en başından en sonuna kadar araştırma, analiz., pazarlama ve satış stratejileri geliştirmeyen firmaların yok olduklarına da şahit olduk. Piyasadaki canlılığı arkasına alıp yetersiz sermaye ile maketten satış yaparak sağladığı likidite ile proje üretmeye çalışan firmalar, eksik hedef kitle analizi, birey ve toplum gerçeklerine uygun üretilmeyen projeler, değişen toplum algısına göre şekil verilmeyen pazarlama faaliyetleri yüzünden iflasın eşiğine gelmekte ve birçok insanı mağdur etmektedirler. Bu noktada MAKSİMA KONUTLARI da somut bir ihtiyaca, gerçek bir talebe yönelik projelendirilmiştir. Projenin gerçek sahibi Giresun ahalisidir. Lokasyon ve proje çok beğenildi, daha 1 yıl önce yeni ev almış insanlar, “evimi satıp MAKSİMA KONUTLARI’ndan daire almak istiyorum” diyor.

-İnşaat sektörü nasıl bir süreçten geçiyor? Ülkenin içinde bulunduğu konjonktürden sektör ve genel olarak ekonomi nasıl etkilenir?

-Bir süredir sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Konut arzının artması, yüksek konut kredisi faiz oranları, inşaat maliyeti endeksi verilerinin yükselmesi ve müteahhit sayısının katlanarak artması gibi pek çok etken ciddi sorunlara yol açıyor. Diğer taraftan tüketici talepleri değişti, tüketici pazarı terbiye eder. Efektif metrekare ve iç mimari artık daha fazla ön planda olacak, bunu hep birlikte göreceğiz.

-Ülkemizde mimari açıdan bir dönüşüm var. Kentsel dönüşüm hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

-Mimar değilim, ama mukayeseli kültür tarihi üzerine okumalar yaparım, kent mimarisi de bu bağlamda ilgimi çeker. Bir kentin estetik ruhu ve kente ait dokunun nasıl algılandığı çok önemli. Son 10 yılın en büyük dönüşümü İstanbul’da oldu. İstanbul’u tartışalım isterseniz;

Yeni nesil zevksiz prizmalar ile doldu İstanbul. İstanbul’a yakışan zevkli konut projeleri de var ama sayıları çok az. Elli yıl sonra İstanbul’u dünya nasıl tanımlayacak? İşte mesele burada. Çin ve Hindistan’ın “serbest bölge” yamalarıyla büyümüş sentetik kentleri akla gelecek. Ne bir üslup birliği ne de yedi tepe siluetiyle öne çıkan o zarif görüntüler.

Son 10 yılda AVM’lerin merkez teşkil ettiği yeni gettolar oluştu. Oysa yeşile ağırlık veren, patenti İstanbul’a özgü çok daha değişik, çevreci modellere ihtiyaç var. Bunun modern bir görüşle nasıl şekillendirileceğine karar verilmeli. Buna geçmişi aynen taklit gibi gerekçelerle belediyeler de karar veremez. Kent estetiğiyle ilgili otoritelerin konut yapımcıları ile bir araya gelip yönlendirebileceği hassas bir konu bu. Kısacası modernize edilmiş ama mutlaka “İstanbul etiketi” taşıyan ortak bir üslup için mimarlara ve girişimcilere çok büyük iş düşüyor. 22. Yüzyılın İstanbul’u nasıl olacak? Üslup birliğiyle sürdürülebilir farklılıkların kenti İstanbul mu? Yoksa her türden “bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler” türü estetikten yoksun bir Ortadoğu kenti mi? Mesele kentsel hafızayı koruyabilmek. İstanbul tam bir kentsel Alzheimer hadisesi. 600 yıllık caminin ortasına bilgisayar monitörü dikilmez. Birçok değerli yapıt siyasetçi kararıyla yok edildi. Yeni yapılanlar da işin cabası. Osmanlı taklidi camiler, Selçuklu-Osmanlı kırması adliye sarayları, okullar… Mimarlık taklit etmez; hedefi çağın olanaklarıyla özgün eserler vermektir. Yeni binalar kent siluetini yok etmeye başladığında İstanbul ruhsuz New York’a benzemeye başlar. Üstelik Çin ve Hindistan’ın o kaotik garabetini taşıyarak. En büyük darbe ise dünyanın hayran olduğu bir kentin turizmine vurulmuş olacaktır.

-Bölgemiz sosyal hayatını ve ekonomisini nasıl buluyorsunuz?

-Bölge denizle barışmalıdır. Ordu şehrimiz denize arkasını dönmüş son 30 yılda. Bölgenin sosyal yaşamına daha çok ekmek çıkar bu denizden. Bölgemiz, Ordu şehrimiz, coğrafyası, iklimi, doğası itibari ile eşsiz bir yer. Ordu şirin, rüya gibi bir beldeydi, şimdi de yaşanabilir, çok hoş bir büyük şehir oldu. Sosyal ve ekonomik anlamda büyük potansiyel barındırıyor. Tek endişem; anakentlerde yapılan hatalardan ders çıkarmamız lazım, mimari hafızayı yok etmeden, gelişen, büyüyen bir kent olabilmek lazım. Sadece bölgemiz için değil, genel toplumumuz bağlamında söylüyorum, bizim toplum, yalnız kalmayı bilmeyen ve öğrenememiş bir toplumdur. Hal böyle olunca da yalnız kalıp tefekkürünü geliştirmesi, meditasyon denilen şeyi yapması mümkün değildir. Bu ülkede meydan okuyanlar çoktur, ama kitap okuyanlar pek yoktur. Kitap yalnız başına okunur da ondan.

-İş Dünyası ve Eğitim arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz. Türkiye’nin eğitim sorunu için neler söylersiniz?

-Maalesef eleştirel düşünce yapısını hakim kılamıyoruz genel eğitim sistemimizde. Bu olmayınca da alınan eğitimin bir anlamı olmadığını görüyor ve yaşıyoruz. Çok fazla okul ve universite binasının olması kaliteli eğitim anlamına gelmiyor. Nitelikli eğitim ve eleştirel düşünce yapısını esas almak çok önemli. Türkiye’de birçok üniversitenin yüksek liseden farkı yok. Her ile universite açalım, esnaf da kazansın düşünce yapısının değişmesi lazım. Zaman geçmişimizi duyguyla değil, bilinçle anma zamanıdır, çünkü zaman geçmişi yüceltme değil geleceği kazanma zamanıdır.

-Poyraz Poyraz Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Poyraz sizce nasıl bir iş adamıdır?

-Mustafa Bey gibi insanlar benim nezdimde gerçek CEO'lardır.CEO'nun kelime manasına gidersek,CEO önce 'chief'  yani tek olacak.Sonra 'executive'' yani icraatın başı olacak.Ve aynı zamanda 'officer' yani müdür olacak.Bugün CEO,yürütmeden tek sorumlu değilse geriye sadece müdürlük kalıyo,yani memur oluyor.Günümüzde böyle olanlar çoğaldı,işin özünden uzaklaşıldı.

Mustafa Bey'den kendi adıma çok şey öğreniyorum,ticari zekası,iş disiplini ve öngörüsü muazzam bir iş insanı Mustafa Bey.''Türkiye iyi ise ben iyiyim'' diyen bir zihniyete sahip.Risk alabilen,cesur bir insandır.Bölüşmeyi,paylaşmayı iyi bilen ve iyi uygulayan bir iş yapış şekli var.Paylaşarak büyümek herkese nasib olmaz.