SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi, yayınladığı raporla yenilenebilir enerjinin şebekeye entegrasyonuna dair soru işaretlerini ortadan kaldırıyor.
info@karadenizekonomi.com / 6.08.2018
Rapor, Türkiyenin elektrik iletim hatlarının 2026da günümüze oranla 6 kat daha fazla (60GW) rüzgar ve güneş enerjisi kurulu gücünü kaldırabilecek güçte olabileceğini ortaya koyuyor. Bu Türkiyede üretilen elektriğin yüzde 30dan fazlasının güneş ve rüzgardan gelmesi anlamına geliyor.
Türkiyenin Elektrik Sektöründe Yenilenebilir Kaynakların Artan Payı adlı rapor, yenilenebilir enerjinin büyümesi konusunda şebekeye dair soru işaretlerini ortadan kaldırıyor. Türkiyenin enerji dönüşümü yolunda yeni bir sayfa açan çalışma, Türkiyenin elektrik iletim hatlarını TEİAŞın 10 Yıllık Yatırım Planı ışığında inceliyor ve Türkiyenin rüzgar ve güneş enerjisi potansiyelini değerlendirerek farklı senaryolar ortaya koyuyor.
Raporun en çarpıcı senaryosu, Türkiyenin 2026 yılında, rüzgar ve güneş kapasitesini 60 GWa çıkarmasının önünde şebeke tarafında bir engel olmadığına işaret ediyor. Analize göre, sisteme esneklik sağlayan yeni teknolojilerin kullanımı, daha efektif şebeke yönetimi ve planlaması ve kabul edilebilir bir ek yatırımla sekiz yıl sonra, Türkiye elektrik şebekesinin günümüze nazaran 6 kat güneş ve rüzgar enerjisi kaldırması mümkün. Böylece güneş ve rüzgardan üretilecek elektrik, toplam tüketimin yüzde 31ini; diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının da hesaba katılmasıyla, yenilenebilir enerji toplam tüketimin yüzde 53ünü karşılayabilecek düzeye geliyor.
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezinin Direktörü Dr. Değer Saygın, raporun bulgularının Türkiye elektrik sektöründe önemli bir boşluğu doldurduğunu belirtti ve şöyle konuştu: Çalışmanın sonuçları heyecan verici; Türkiye, hızla büyüyen ekonomisi ve giderek rekabete açılan enerji piyasası ile sekiz yıl sonra toplam elektrik tüketiminin yüzde 50sini başta güneş ve rüzgar olmak üzere yenilenebilir enerjiden karşılamayı konuşabilecek potansiyelde. Bu çalışma, batarya sistemlerinin kullanımı, talep taraflı katılım sağlanması, sistem odaklı yaklaşım gibi şebeke yönetiminde yapılacak planlamalar ve cüzi bir ek maliyetle, elektrik altyapısında büyük bir değişikliğe gitmeden, güneş ve rüzgâr kapasitemizi altı kat artırabileceğimizi ortaya koyuyor
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Yönlendirme Komitesi Başkanı Selahattin Hakman ise, Türkiye, son yıllarda Avrupanın en hızlı büyüyen rüzgâr ve güneş piyasalarından biri haline geldi. Ülkemiz, enerji dönüşümü için çözümler sunan sanayisi, esnek ve yeni iş modellerine açık yatırımcıları ve yaratıcı girişimcileri ile küresel ölçekte öncü rol oynayabilecek güçte. Enerji verimliliğini ve yenilenebilir kaynakları merkeze koyan bir anlayış oluşturmayı hedefleyen SHURAnın bu çalışması, ülkemizin yenilenebilir enerjideki dönüştürücü gücünü çok iyi yansıtıyor. Çalışma, sistem operatörü, kamu kurumları, enerji planlayıcıları ve yatırımcılar nezdinde çığır açacak bir bulgu sunuyor ve Türkiyenin enerji sisteminde büyük ölçekli bir dönüşüme ışık tutabilir dedi.
Editöre Notlar:
Rüzgar ve güneş enerjisinin 2026 yılında toplam kurulu güçteki payı Baz Senaryoda %12, İki Kat Senaryosunda %21, Üç Kat Senaryosunda ise %31. Hidroelektrik, jeotermal ve biyokütle enerjisinin toplam yenilenebilir enerji üretimindeki payı sırasıyla %35, %44 ve %53 olarak varsayıldı.
Şebeke entegrasyon stratejilerinin etkin uygulanmasıyla rüzgar ve güneş kurulu gücü Baz Senaryonun üç katına çıkabilir. Üretim alanları önceliklendirilirken iletim şebekesinin güçlü olduğu alanların seçilmesinin veyanı sıra bölgedeki tüketim miktarının göz önünde bulundurulmasının (sistem odaklı yaklaşım) yanı sıra iletim şebekesi kapasitesinin ve şebeke esnekliğinin artırılması da gerekiyor. Ayrıca iletim şebekesine yapılacak ek kapasite için yıllık 430 milyon euroyu bulan yatırım sayesinde, Üç Kat Senaryosunda YAL/YAT talimatlarının makul seviyelerde gerçekleşmesine ve %1den az yenilenebilir enerji kesintisine ihtiyaç duyulmasına imkân tanıyor.
Rapor, TEİAŞın 10 yıllık planlarında öngördüğü 386 milyon euro yatırımın 430 milyon euroya çıkması gerektiğini gösteriyor. Bu 44 milyon euroluk fark, Türkiyenin 2017de yaptığı toplam enerji yatırımının sadece binde dördüne denk geliyor.