CNN Türk Ekonomi Müdürü Emin Çapa, küresel çapla ekonomiyi zor bir yılın beklediğini vurguladı. Çapa, bu zor koşullarda Türkiyenin de yeni bir ivme yakalayamaması durumunda ekonomide ciddi sıkıntıların başlayacağını söyledi.
info@karadenizekonomi.com / 28.01.2016
Çapa, yeni yılda ekonomiye dair tahminlerini ve beklentilerini anlattı:
2016da Türkiyeyi ekonomik anlamda nasıl bir yıl bekliyor?
2016nın şöyle bir özelliği var: Dünya için 2015ten çok daha zor olacak. 2014ün Ağustosundan beri Amerikan Merkez Bankası ben para vermeyi kesiyorum dedi. 2015te faiz arttırdı ve önümüzdeki yıl da arttıracak.
Faiz artırınca şu olacak; iki kişi senden para istiyor; biri Emin Çapa, diğeri Güler Sabancı. Kime verirsin parayı? Güler Sabancıya. Emin Çapa sana daha yüksek faiz ödeyecek. Bu sadece Türkiye için geçerli değil. Bazı ülkeler buna hazırlandılar; örneğin Endonezya, örneğin Hindistan.
Türkiye açısından kritik bir yerdeyiz. Bıçak sırtındayız. Eğer Türkiye yeni bir hikaye yazar ve yeni bir reform dalgası başlatırsa; dünyada kabaran bu dalganın üstünde sörf yapabiliriz. Bu kritik dönemi yapısal reformlarla geçirip yeniden yüksek büyümeye dönebiliriz. Böyle bir fırsatımız var; ama yapamazsak o zaman bu dalga üstümüze kırılır; bunun altında kalırız.
Soru: Hükümetten gelen ilk sinyaller ne yönde?
Hükümetin açıkladığı eylem planı piyasayı tatmin etmedi. Aslında, seçim vaatlerini yerine getireceğim diyor. Ama bu yapısal dönüşüm planı değil. Tabii ki asgari ücret artmalıdır ama çiftçiye destek verilirken Türkiyedeki tarımsal üretimin yapısını nasıl dönüştüreceğine dair bir şey göremiyoruz.
Tarımı çok küçümsüyoruz. Tüm zengin ülkeler önce tarımı hallederler.
İş kurmaları için para verilecek; tamam verilsin ama Türkiyenin ileri teknoloji ihracatı için ne yapacağını ben görmüyorum. Bunu görmeyince herkes ee?dedi.
Ama ben ümit etmek istiyorum ki eylem planı açıklandıktan sonra bizi asıl dönüştürecek olan reformlar gelir; başkanlık tartışmalarını öne çekersek düşük büyümeye mahkum oluruz.
Ekonomik kurumların bağımsızlığıyla ilgili tartışmalar devam eder mi?
Biz Merkez Bankasının; BDDK gibi kurumların bağımsızlığına tartışmaya açtıkça Türkiye risk altında bir ülkedir.
Merkez Bankasının üzerindeki baskı sonuç verir ise o zaman Türkiyenin acayip sarsıldığını görürüz.
Baskının sonuç verip vermediğini göreceğimiz bir yere geliyoruz.
2016 bahar aylarında hem merkez bankası başkanı atanacak hem de para politikası kuruluna yeni atamalar yapılacak. Söz dinleyen cici bir çocuk mu yoksa merkez bankası bağımsızdır; ekonomimin şartları ne gerekiyorsa ben onu yaparım diyen biri mi atanacak.
Dış politikanın ekonomiye yansıması nasıl olur?
Avrupayla toparlanma devem edecek görünüyor ki bu iyi bir şey; Avrupa ana pazarımız.
Ancak güney komşularımız istikrar bulmuyor. Burada Irakla ilişkimizin gerginleşmesi yeni bir risk unsuru. Suriye ile pazar kapalı; Mısırla bir şey beklenmiyor. İsrail evet düzelebilir ama ekonomik olarak hiçbirinin yerini alamaz.
Oradaki fırsat İran.
İranın dünyayla entegrasyonu hızlandıkça İranın batı mallarını alma kapasitesi bizim malları alma kapasitesinden daha düşük.
Rusyaya bakınca; devasa bir pazar. Ama Rusya kızdı Türkiye mahvoldu; öyle bir şey yok. Türkiye de Rusyaya zarar verebilir. Herkes Rusyaya tarım ürünleri satıyoruz sanıyor ama biz de tarım ürünü alıyoruz. Örneğin buğday alıyoruz; istediğimizden alırız buğdayı. Ama Rusya bize sattığı mallara alıcı bulmakta zorlanır. Ama Putin nereye kadar sürdürür tutumunu bilmek kolay değil.
Bizim yapmamız gereken AByle entegrasyonu kuvvetlendirmek. Reformları da yaparsak iki yere daha açılmamız lazım. Biri uzak Asya diğeri Latin Amerika.
Genel değerlendirmen nedir önümüzdeki döneme dair?
Dört yıl seçim olmayacak deniyor ama ben önce anayasa referandumu ve ardından da başkanlık seçimi bekliyorum. Korkum bunun kısa senede; bir, bir buçuk yıl içinde olması ve yapısal reformları ötelemesi.
Ben normalde pozitif bir insanım. Ümitli bir insanım. Yapısal reformları yaparsak yüksek büyüme hedeflerini tutturabiliriz. Kore yaptıysa İspanya ile yaptıysa yapabiliriz. Bizde o potansiyel var; mesele hedef belirlemek ve o hedefe koşmak.
Sana bunu dedirten nedir?
Bir; genel eğitim seviyesi düşük olmakla birlikle dünya klasında eğitimli insanlar var Türkiyede.
İki; hane halkı borçluluk düşük. Üç krizlerle o kadar içiçe ki özel sektör; kriz oldu mu Avrupa gibi elimiz ayağımız titremiyor. Dört yakın coğrafyamızda bizim kadar iyi mal üreten ülke yok. Ne doğumuzda ne batımızda; bizdeki sanayi, hizmet ve finans sektörü yok. Bunlar çok büyük avantajlar.