Henley & Partners Türkiye Direktörü Demirel, “Sektörün küresel büyüklüğü yaklaşık 25 milyar dolar. Türkiye, bu pastadan büyük bir pay alıyor. Bu oranın 2022 ve sonrasında artışa geçeceğini tahmin ediyoruz. Sadece gayrimenkul alımı yoluyla değil, finansal yatırım ve istihdam yaratacak yatırımlarla da Türkiye’den vatandaşlık talebi olan iş insanları var.” açıklaması yaptı.
info@karadenizekonomi.com / 21.12.2021
İsviçre menşeili Henley & Partners, doğrudan yatırım yoluyla vatandaşlık taleplerindeki artışa dikkat çekti. Uluslararası yatırımla oturum ve vatandaşlık danışmanlığında sektörünün kurucusu olan Henley & Partners’ın Türkiye Direktörü Burak Demirel, 'Yatırım Yoluyla Türkiye Vatandaşlığı Programı’na olan talebin 2022'de artarak devam etmesini beklediklerini söyledi.
Demirel, Türkiye'nin yatırımla vatandaşlık programlarında aldıkları talepler bakımından ilk 10 içinde olduğunu belirtti. "Türkiye yatırım yoluyla vatandaşlık programının altı farklı koşulu var. Bunlardan iki tanesi çok popüler: Gayrimenkul satın almak ve mevduat hesabı açmak." diyen Demirel sözlerine şöyle devam etti: “Dünyadaki en varlıklı iş insanları bu noktada danışmanlık aldığında bizimle çalışmayı tercih ediyor. Dünyanın Londra, Dubai, Toronto, Singapur, Zürih ve Hong Kong gibi finans merkezlerinde ofislerimiz var. İstanbul Finans Merkezi’nin kurulumuyla, İstanbul’un da oturum ve vatandaşlık planlama sektörü için bölgesel bir merkez haline geleceğine inanıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda bizim için en büyük pazarlardan bir tanesi Amerika ve İngiltere’ydi. İngiltere ve ABD gibi vatandaşlıklarının popüler olduğu bu ülkelerden bile yatırım göçüne olan ilgide büyük bir artış oldu. Covid süreci ile birlikte dünyanın en varlıklı aileleri için alternatif oturum ve vatandaşlık planlamak daha da önemli hale geldi.”
Türkiye'nin küresel vatandaşlık programları sektöründen yüksek bir hacime sahip olduğunu vurgulayan Burak Demirel, “Yatırım yoluyla vatandaşlık elde eden insanlar vatandaşlığını aldı gitti gibi düşünmemek gerekiyor. Bu varlıklı insanlar aynı zamanda iş insanı. Türkiye’nin stratejik konumu ve bölgesel merkez olma potansiyelinden dolayı hem iç pazara hem de bölgesel pazara ticaret yapmak amacıyla vatandaşlık programı dışında da yatırım yapıyorlar. Vatandaşlık programları uluslararası iş yapmak isteyen yatırımcıların daha rahat bir şekilde ticaret yapmasına yardımcı oluyor. Örneğin, Amerika’da ve Latin Amerika’da hastane zincirleri olan bir iş adamından gelen bir vatandaşlık talebi var. Buraya sadece konut satın alıp vatandaşlık elde etmek için değil, planladığı bölgesel yatırımların süreçlerini kolaylaştırmak amacıyla Türk vatandaşlığı elde etme talebinde bulunuyor. Dünyadaki her vatandaşlık ve oturum programının kendine özel nüansları var." ifadelerini kullandı.
Demirel, dünyada milyar dolarlar yöneten iş insanlarının vatandaşlık programlarını bir nevi yatırım sepeti olarak nitelendirdiğini söyleyerek şunları aktardı: “İnsanlar nasıl Euro, dolar ve altın gibi yatırım sepetleri oluşturuyorsa aynı şekilde oturum ve vatandaşlıklarının da bir sepetini yapar haldeler. En son pasaport endeksi raporumuza göre en güçlü pasaport Japonya’ydı. Pandemi döneminde yasaklarla birlikte Japon vatandaşları 80’den az ülkeye gidebiliyordu. Londra’da işleri olan bir dolar milyarderinin vizesiz hayatını sürdürmesi ve işlerini geliştirmesi için sadece Japon pasaportuna sahip olması yeterli olmadı. Vatandaşlıklarına Malta, St. Kitts Nevis ve Türkiye’yi eklemek istedi. Malta vatandaşlığı ile Amerika da dahil olmak üzere 185 ülkeye vizesiz girebiliyorsunuz, Avusturya vatandaşlığı programı ile 188 ülkeye, Antigua ve Barbuda ve St. Lucia gibi Karayip ülkelerinin vatandaşlıkları ile İngiltere ve Şengen bölgesine visesiz girebiliyorsunuz. Portekiz, Malta ve Yunanistan oturum programları da Avrupa’da tercih edilen en popüler oturum programları arasında ve bu ülkelerin hepsinde ofislerimiz mevcut. Kürelleşen dünyada ekonomik, siyasi ve salgınlar gibi bölgesel ve uluslararası krizlerden etkilenmek istemeyen insanlar için yatırım yoluyla oturum ve vatandaşlık planlamak artık bir ihtiyaç. Bu gerçekliğin tehlikeli bir durum gibi algılanmaması gerekiyor. Bu artık yeni dünyanın bir parçası ve ülkeler için ek bir kaynak.”