EY Türkiye Ortağı ve Vergi Danışmanlık Bölümü Başkanı A. Feridun GÜNGÖR “Damga vergisi, mevcut kapsamıyla dünyada çok özel bir yere sahip. Damga vergisinin bulunduğu ülkelerde verginin konusunu, kâğıtlar değil, örneğin şirket paylarının alım satımı gibi sınırlı sayıda işlemler oluşturmaktadır. Gerçekten de damga vergisi, hiçbir vergileme ilkesiyle açıklanamayan, çağdaş vergi sisteminin kabul edemeyeceği bir vergidir.” dedi.
info@karadenizekonomi.com / 23.11.2020
Vergi sistemimizdeki sorunlara, adaletsizliklere ilişkin pek çok şey söylenebilir.
Sistemin büyük ölçüde katma değer vergisi, özel tüketim vergisi gibi dolaylı vergilere dayandığı, bu vergilerin alt ve orta gelir grubundaki yurttaşları ezdiği gibi ticari ve sınai işletmeleri de rekabet dışına ittiği, kayıt dışını çekici kıldığı; istihdam üzerindeki ağır vergi ve sigorta yüklerinin kayıt dışı ekonomiyi beslemeye, çalışanları iş güvencesinden, sosyal haklardan mahrum bırakmaya devam ettiği; çok sayıda muafiyet ve istisnaların vergi tabanını daralttığı, verimsizliğe yol açtığı; kötü yazılmış kanunlar, mükellefe ışık tutacak rehberlik edecek ikincil mevzuatın geliştirilmesindeki eksiklikler ve gecikmeler, vergi incelemelerinde yaşanan sorunlar, vergi yargısının içtihat oluşturmadaki yetersizliği bir çırpıda akla gelenlerdir.
Bunlar büyük ölçüde ilgili herkes tarafından bilinmesine rağmen yıllardır uygun çözüm oluşturmayı maalesef başaramıyoruz.
Her yeni vergi yasa tasarısının/teklifinin gerekçesinde; vergi rekabeti, vergi adaleti, basitlik, tarafsızlık, eşitlik, verimlilik, şeffaflık, öngörülebilirlik gibi ilkelerin gözetildiği yazılmasına rağmen, sonuç çoğu zaman tam tersi oluyor.
Kötü yazılmış, aceleye getirilmiş, etkilenen kesimlerle yeterince konuşulmamış, etki analizi yapılmamış düzenlemeler şikayet edilen adaletsizlikleri, verimsizlikleri, karmaşıklığı bırakın iyileştirmeyi daha da kötüleştiriyor, vergi idaresiyle mükellefler arasında yeni yeni ihtilafların doğmasına neden oluyor.
Bu yazımızda, onca sorun arasında artık kanıksadığımız için çok fazla gündeme gelmeyen, ancak vergi sistemimizdeki benzeri sorunların neden çözülemediğine de ışık tutan tipik bir adaletsizlik örneğine dikkat çekmeye çalışıyoruz.
Damga vergisi, kâğıtların efendisi!
Damga vergisi diye bir vergimiz var. 1964 yılında kabul edilerek hayatımıza girdi. Ben o tarihte 2 yaşında olduğum için hayatımıza girdi diyebiliyorum. Eminim okurlarımızın büyük ekseriyeti için durum bunun tersidir; onlar damga vergisinin hayatına girmiştir!
Damga vergisinin konusunu “kâğıtlar” oluşturuyor. Kanun’a ekli (1) sayılı tabloda yazılı kâğıtlar damga vergisine tabi. “Kâğıtlar” terimi, yazılıp imzalamak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeler ile elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeleri ifade ediyor.
Kâğıtlar teriminin tanımı son derece geniş yapılmış olsa da bunlardan sadece (1) sayılı tabloda açıkça sayılanlar vergiye tabi bulunuyor. Bu tablo yarım asrı aşan ömründe çok sayıda değişikliğe uğramış, zaman içinde bazı kâğıtlar kapsam dışına çıkarılmıştır. Bu sürede ticari ve medeni hayatın gelişimine bağlı olarak ortaya çıkan yeni kâğıtların tabloya ilave edilmesinden de geri durulmamıştır.
Damga vergisi, mevcut kapsamıyla dünyada çok özel bir yere sahiptir. Çok az ülkede halen böyle bir vergi bulunmaktadır. Damga vergisinin bulunduğu bu ülkelerde ise verginin konusunu, kâğıtlar değil, örneğin şirket paylarının alım satımı gibi sınırlı sayıda işlemler oluşturmaktadır.
Gerçekten de damga vergisi, hiçbir vergileme ilkesiyle açıklanamayan, çağdaş vergi sisteminin kabul edemeyeceği bir vergidir.
Düşünün ki kâğıda bağlı nerdeyse her işlemde bu vergi karşınıza çıkıyor. Sözleşmeler, taahhütnameler, temliknameler, fesihnameler, sulhnameler, tahkimnameler, meclis ve mahkeme kararları, ödeme makbuzları, bilançolar, gelir tabloları, vergi beyannameleri, gümrük beyannameleri, sigorta bildirgeleri, ücret bordroları ve daha pek çok türdeki kâğıdın tarafı veya muhatabı olduğunuz için bu vergiyi ödemeniz gerekiyor.
İstisnalarla nefes alabilen karmaşık, dağınık bir mevzuat
Sözleşmelerin, sulhname, taahhütname ve benzeri belgelerin önemli kısmının damga vergisi nispi olarak ödeniyor. Mesela, sözleşmeler binde 9,48 oranında, kira mukavelenameleri binde 1,89 oranında vergiye tabi. Diğer çok sayıda kâğıt ise maktu vergiye tabi. (1) sayılı tabloda onlarca kâğıt ismen belirtilerek, her birisinin karşısında, nispi olanlarda vergi oranlarına, maktu olanlarda vergi tutarlarına yer veriliyor.
Damga Vergisi Kanunu’na ekli (2) sayılı tabloda ise damga vergisinin konusuna girmekle beraber istisna tutulan kâğıtlar ve muaf kişiler sayılıyor. Saydım, ticari işlerle ilgili kâğıtlara ilişkin 35, öğrenci ve askerlerle ilgili kâğıtlara ilişkin 6, işçiler, çiftçiler ve göçmenlerle ilgili kâğıtlara ilişkin 10, ticari ve medeni işlemlerle ilgili kâğıtlara ilişkin 54, kurumlarla ilgili kâğıtlara ilişkin 26 kalem istisna ve muafiyet bulunuyor. Sadece bunlar değil, bunlar dışında başka kanunlarda ve mevzuatta da çok sayıda istisna ve muafiyet var. Bu kadar istisna ve muafiyetin olduğu, çok dağınık bir mevzuata sahip damga vergisinin takip edilmesi, anlaşılması, yorumlanması hiç de kolay değil.
Eskiden de damga vergisi karmaşık, yorumlanması zor bir vergiydi. Hatta hatırlarım, o zamanlar damga vergisi kâğıtlara pul yapıştırılması suretiyle ödenirdi; bankalarda, işi sadece damga vergisi mevzuatını yorumlamak olan “pul müşavirleri” vardı.
Bu karmaşık, farklı mevzuatlardaki istisna ve muafiyetler ile takibi daha da zorlaşmış damga vergisi mevzuatını anlayıp yorumlayacak pul müşaviri ihtiyacının bugün eskisinden de fazla olduğunu söylersek abartmış olmayız.
Damga vergisi bütçeye önemli katkı yapıyor
Dijitalleşmeyle, belgelerin artan ölçüde dijital ortamlarda düzenlenmesiyle bu verginin öneminin azalacağı, zaman içinde kaldırılacağını bekleyenler hayal kırıklığına uğradı. Kanun’da yapılan bir değişiklikle verginin konusuna elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeler de dahil edildi. Herkesin çağ dışı olduğunu düşündüğü damga vergisi çağa ayak uydurdu!
Bu vergiden kaçınmak bazen mümkün. Kâğıt düzenlemezseniz vergiyi ödemiyorsunuz. Eskiden bu tercihi yapmak daha kolaydı. Şimdiyse, şirketlerin büyümesi, kurumsal yapıların ekonomideki ağırlığının artması, ekonominin daha geniş ölçüde kayıt altına girmesiyle bu tercihi yapmanız artık daha az olanaklı. En basitinden, iş hayatının dışında bile olsanız telefon, elektrik, doğalgaz, dijital platform vb. abonelik yaptırmak istediğinizde çok büyük olasılıkla sizinle bir sözleşme yapılması istenecektir. Bunlardaki parasal tutarlar üzerinden, kaçınmanız mümkün olmayan damga vergisi payınızı ödemek zorunda kalacaksınız.
Türkiye ekonomisinin büyümesi, kayıt dışılığın nispeten azalması, kurumsallaşmanın artması kendiliğinden bu verginin gelir performansını artırdı. 2019 yılında damga vergisinden elde edilen gelirler 18 milyar 853 milyon lira olarak gerçekleşti. Karşılaştırma için söylersek, bu rakam Türkiye’nin kurumlar vergisi gelirinin dörtte birine denk geliyor.
Damga vergisi gelirleri, yıllar içinde çok sayıda istisna muafiyet getirilmesine, bazı kâğıtların kapsam dışına çıkarılmasına rağmen istikrarlı olarak artıyor. 2004 yılında toplam vergi gelirleri içindeki oranı yüzde 2,19 iken 2019’da bu oran yüzde 2,80’e ulaştı. Bütçe için daha önemli hale geldiği için bırakın tümüyle kaldırılmayı, bazı kâğıtların verginin konusu dışına çıkarılması dahi ortaya çıkaracağı gelir kayıplarının büyüklüğü nedeniyle kolay kolay göze alınamıyor.
Artan istisnalar, muafiyetler damga vergisi mevzuatının yönetilmesini güçleştirmekle birlikte, bir yandan da bu "zor’ vergiyi katlanılabilir hale getiriyor. Sürdürülebilmesini sağlıyor. Bu istisnalar da olmazsa bazı işletmelerin oluşacak damga vergisi yükleriyle baş edebilmeleri, faaliyetlerini sürdürebilmeleri mümkün değil.
Vergi beyannameleri için de damga vergisi ödeniyor
Açıkçası, bazı kâğıtların niye vergiye tabi olduğu bazılarının niye olmadığını akılcı, makul şekilde cevaplamak mümkün değil. Herhangi bir kâğıdın vergilendirilme imkânı varsa vergilendiriliyor. Vergileme düzeyini ise mükelleflerin “tahammül gücü” belirliyor. Tahammül gücü Anayasa’mızdaki mali güç ilkesini çağrıştırsa da aynı şey değil. Mali güç vergi adaletinin sağlanmasının bir aracıyken, tahammül gücü verginin toplanmasına ilişkin psikolojik ve ekonomik sınırı ifade ediyor.
Vergi beyannameleri, sigorta bildirimleri neden damga vergisine tabidir? Vergi ödevlerini yerine getirmek isteyen, bunun için beyanname veren mükelleflere bir de bu kâğıtlar için vergi ödetmek ne oluyor? Eskiden beyannameler kâğıt olarak verilirdi, devletin maliyetine katlandığı bir ‘kâğıt’ vardı, şimdi o da yok, her şey elektronik. Mükelleflerin hayatının kolaylaştırılması, vergi yükümlülüğünün yarattığı işlem maliyetlerinin azaltılması, gönüllü uyumun özendirilmesi için gerekli değil mi?
İşin tuhafı beyannamelerin ve beyanname eklerinin damga vergisi özellikle küçük işletmeler için neredeyse bir götürü vergi yükümlülüğüne dönüşmüş durumda.
Basit bir önek düşünelim, yeni işe başlamış bir mükellef, katma değer vergisi, muhtasar ve prim hizmet beyannamesi, geçici vergi beyannamesi, gelir vergisi beyannamesi, bunlarla birlikte gelir tablosu ve bilanço veriyor. Bunların bir kısmı her ay, bir kısmı üç ayda bir, bir kısmı ise yıl da bir kez veriliyor. Mükellef kazansa da kazanmasa da hiç işi olmasa boş beyanname verse de yılda toplam 2 bin lira civarında bu dijital kâğıtlar için vergi ödeyecek.
Bu mükellefin yıl içinde daha pek çok yerde damga vergisi karşısına çıkacak, yıllık damga vergisi yükü çok daha artacaktır.
İş yapma maliyetini ve verimsizliği artıran bu yüklerin işletmelerin üzerinden alınması gerekiyor. Girişimciliği özendirmek için bir şeyler yapmaya çalışırken, daha ilk günde önlerine konulan bu faturayı görmezden gelmeyi anlamak mümkün değil.
Kuşkusuz damga vergisinin tümüyle kaldırılması gerekiyor. Bugün için bunun imkânsız olduğu aşikâr. Ama hiç olmazsa, adalet, makuliyet ve tahammül sınırlarını zorlayan örneklerin temizlenmesi lazım. Beyannamelerin, bildirgelerin ve tabii ki ücret bordrolarının damga vergisinden başlayarak…