Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
20.09.2024

Reformlar yüksek sesle konuşmaz, ikna eder

Oğuz: “Reform deforme olmuş bir şeyi şekle sokmak demektir. Türkiye’nin reforma ihtiyacı var. Vergi sistemi, hukuk ve demokrasi tamamen deforme olmuştur. Biz düzenlemeleri genellikle yasayla yapmaya çalışıyoruz. Oysa yasayla reform arasında çok önemli farklılıklar vardır. Yasayı alır topluma dayatırsın. Toplumda bir karşılığı yoksa ve kök sebeplere inmiyorsa bu Resmi Gazete’deki herhangi yasalardan biri olur. Eğer siz bir reformu gerekçelendirir, toplumla iletişimini kurar ve faydalarını topluma anlatırsanız bunun akabinde atılacak adımlar reform olacaktır. Reformlar daima sancılıdır ve katılım gerektirir. Yüksek sesle konuşmaz, ikna eder.”

info@karadenizekonomi.com / 20.12.2020

Reformlar yüksek sesle konuşmaz, ikna eder

ABD Senatosu’ndan geçen ve sınırlı yaptırımlar içeren ambargo kararının uzun zamandır bekleniyor olmasıyla her ne kadar dolardaki hareketlilik -daha önceden fiyatlandırdığı için- kendi doğasında seyretse de gözler şimdi Mart ayında açıklanacağı söylenen AB yaptırımlarına çevrildi. Piyasa uzmanları AB yaptırımları çerçevesinde döviz kurlarında olağanüstü bir hareketlilik beklemiyor. Zaten son iki yıldır dünya ekonomilerinde benzer yaptırımların piyasaları yeterince doyurduğu da bir başka gerçek. Öte yandan, Türkiye’ye karşı uygulamaya konan son yaptırımlarda ambargonun şeklinden çok başlığı “sinir bozucu” olarak algılandı. Kısaltılmışı “CAATSA” olan ve Türkçe açılımı “ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası” olarak tanımlanan ambargoya ilişkin bir yandan ABD Kongresi kararını açıklarken diğer taraftan da Savunma Bakanlığı (Pentagon) müzakerelerimiz sürsün ve dostluk devam etsin şeklinde bir yaklaşım sergiliyor.
İşte bu gelişmeleri Karadeniz Ekonomi Dijital Platformları’na konuk olan ekonomi yazarlarından Şeref Oğuz’a sorduk. Analizleri ve yerinde saptamalarıyla Oğuz, ABD ile Türkiye ekseninde yaşanan son gelişmeler ışığında öngörülerini şu sözlerle dile getirdi:

 

Dolarda olağandışı bir hareketlilik olmayacak
 

“Yaptırımların uygulanacağı uzun zamandır bekleniyordu. Bu süreçte daha önceden fiyatlandığı için dövizdeki hareketlilik kendi doğası içerisinde seyretti. Bundan sonraki süreçte dolar kuru bu yaptırımlardan bağımsız bir seyir izleyecektir. Mart ayında açıklanacağı söylenen Avrupa Birliği yaptırımları çerçevesinde belki biraz hareketlilik olabilir. Ama o süreçte dahi gelen haber başlıkları ve veri akışı sebebiyle piyasalar bunları zaten satın alacağından olağandışı bir hareketlilik beklemiyorum.”
 

Ambargolar geçmişten bugüne Türkiye’ye fayda sağlamıştır


Zaten son iki yıldır bütün dünya bu tür yaptırımlarla piyasaları doyurmuş durumda. Çin ile Amerika arasındaki yaptırım, ambargo ve benzeri ifadeler sıkça kullanıldı. Ben ABD’den Türkiye’ye yönelik çıkan ambargo kararlarının normalde Türkiye için faydalı olduğunu düşünüyorum. NATO müttefiki olmamıza rağmen 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda ABD bize karşı yine çok büyük bir ambargo koymuştu. Biz de o dönemde bir refleks geliştirdik. Tuttuk savunma sanayinin çekirdeğini attık. Daha sonra Patriot sıkıntısı yaşandı. O dönemde de ANKA hava savunma araçları konusunda kendimizi geliştirdik. Yani ambargolar bizi sektör sahibi yaptı. Bu ambargolar sayesinde Türkiye savunma araçları konusunda atılım yaptı.
 

Biden dönemi ve yaptırımlara karşı reformist yaklaşımlar


Önümüzdeki dönemde Biden koltuğu devraldığında kendi yaptırımlarından söz edecek. Avrupa Birliği de aynı şekilde ekonomik ve siyasal alandaki yaptırım kartını açacak. Biz de buna kızacağız, şiddetle protesto edeceğiz. İyi de kızmakla yetinmek arasında bir fark var. Karşı tedbirler geliştirmemiz gerekiyor. O tarafın eli güçlü olduğu için ekonomiye zarar vermeye devam edecekler. O halde biz bu yaptırımlardan nasıl etkilenmeyiz? Nasıl önlemler almalıyız? Bu sorulara kafa yormalıyız. Ekonominin bulunduğu durum ortada. Öncelikle bizden kaynaklanan sorunlarımız ki ekonominin üst yönetiminin değiştirilmesine sebep olan olgu buydu. Her alanda kötüleştik ve şimdi buna el konuldu. Yeni ekonomi yönetiminin kredisi var. Ancak bir süredir dillendirilen reformların da hayata geçirilmesi gerekiyor. Vergi sistemi, hukuk ve demokrasi deforme olmuş durumda. Biz bunları genellikle yasalarla geçiştirmeye çalışıyoruz. Oysa yasayla reform arasında çok önemli farklılıklar vardır. Yasayı alır topluma dayatırsın. Toplumda bir karşılığı yoksa ve kök sebeplere inmiyorsa bu Resmi Gazete’deki herhangi yasalardan biri olur. Eğer siz bir reformu gerekçelendirir, toplumla iletişimini kurar ve faydalarını topluma anlatırsanız bunun akabinde atılacak adımlar reform olacaktır. Reformlar daima sancılıdır ve katılım gerektirir. Yüksek sesle konuşmaz, ikna eder. Özetle kısa vadede yapılacak hiçbir şey yoktur. Asıl çözüm kısa vadede bu işin çözülemeyeceğini kabullenip bu işin orta ve uzun vadede hallolabileceğini bilmektir. O nedenle sözü edilen reformlar bir an önce hayata geçirilmelidir.”