Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
20.09.2024

Sebahattin Arslantürk; '' Yerli ve milli olana destek bekliyoruz''

Murat Gürsoy ile Karadeniz Sohbetleri’nde bu hafta Ulusal Fındık Konseyi Başkanı sayın Sebahattin Arslantürk’ü konuk ettik.

info@karadenizekonomi.com / 12.12.2018

Sebahattin Arslantürk; '' Yerli ve milli olana destek bekliyoruz''

“Yabancı yatırımcıların fındık sektöründeki payı son yıllarda ciddi oranda arttı. Onlarla rekabet koşullarımız eşit değil. Yaşadığımız ekonomik süreçte bankaların faiz oranları bizi rahatsız ediyor. Burada hükümetin ‘yerli ve milli olanı destekleyeceğiz’ ifadelerinin hayat bulması gerekiyor ki, yerli ve milli olan işletmelerimiz yapılarını güçlendirsinler ve daha çok ihracat yapabilsinler…”

 Arslantürk ile bölgenin en önemli geçim kaynaklarının başında gelen fındık üzerine sohbet ettik. Türk ekonomisinin dış satımda en önemli ürünlerinden biri olan fındık sektöründe olan biteni bir çırpıda konuştuk.

-Sayın Başkan.. Fındık, bölge ve ülke ekonomisi için çok önemli. Diğer yandan sektörde büyük bir değişim yaşanmakta. Sezona nasıl başladık ve nasıl devam ediyor?

-2018 mahsulü bu yıl önceki yıla göre biraz daha erken geldi. Rekolte beklentileri 550 bin ton veya onun bir miktar üzerinde olduğu tespiti yapılmıştı. Fiyatlar da 11 lira civarında başladı. Biz o dönemde fiyatı üretici belirler demiştik. Eğer üretici fındığını kontrollü bir şekilde piyasaya indirebilseydi fiyatlar beklentileri karşılayacak düzeyde olabilirdi. Kasım ayı başı itibariyle yanlış bir kararla TMO tekrar devreye alındı. Zaten o dönemde üreticilerin büyük çoğunluğu ürününü çoktan satmıştı. Bu anlamıyla yani fiyatın geç açıklanmasıyla bir mağduriyet yaşandı.

-Özellikle gariban, fakir üretici fındığını bekletemiyor...

- Sezon başında paraya çevirmek için zorda olan üretici mecburen satmıştı. Normal piyasa koşullarında hakkaniyetten uzak bir yaklaşım sergilendi. Oysa zamanında açıklanmalıydı. Sektörün kendi ana problemleri var öncelikle bunların çözülmesi lazım. Küçük şeylerle bunu çözme şansımız yok.

-Gelelim öncelikli sorunlara…

Fındık rekoltesinde son 5-6 yılı incelediğimizde ciddi oranda bir daralma söz konusu. Bunun nedenlerine inmek gerekiyor. Gerek miras hukuku yoluyla arazilerin özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi’nde parçalanması verim ve kalite üzerinde çok fazla etki yapıyor. Çünkü orada doğrudan fındıkla geçinen bir üreticiden bahsetmemiz artık mümkün değil. Ortalamaya baktığınız zaman Türkiye 500 bin civarında üretici var. 700 - 720 bin hektarlık bir üretim alanı söz konusu. Baktığınız zaman bununla geçinme olasılığı olması mümkün mü? Değil. Ne yapılması gerekiyor? Devletin bu olaya ciddi oranda el atması gerekiyor. Arazi toplulaştırılmasıdır, kiralama modelidir veya uzun ve ucuz kredilelerle arazinin üretimini yapacak insanlara satımının gerçekleştirilmesidir. Bu ve benzeri pek çok arguman üretebiliriz. Mutlak bir üreticinin refah düzeyini artıracak çözümler bulunmalıdır.

-Bu süreçte kimlere nasıl görev düşüyor. Onları da açalım isterseniz

-Sektörü temsil anlamında kendini ifade eden insanlarımızın hatta siyasilerin artık sütlerinin ak olmadığını, içinde yabancı maddelerin olduğunu bilmelerini ve ona göre daha düzenli adımlar atmalarını öneriyorum. İhracatçı ürününü daha iyi koşullarda ve daha çok satabilmeli. Bu koşulların sağlanması gerekir. Ürünün katma değerini artırarak satmaya kendini odaklamalı. Bu işin içinde yer alan sivil toplum örgütleri; üretim, verim, kalite ve o üründen elde edebilecek katma değerleri artıran yapıların neler olduğunu ortaya koymalı ve gerçek manada çalışmalı. Sadece laf üretiyorlar. Milletvekili bu toplumun geçim düzeyini, refahını daha iyi şartlarda iyileştirebilecek yapıları ortaya koymalı onları ifade etmeli. Biz üretimde her yıl verim ve kaliteyi kaybediyoruz. Dünyada bizimle rekabet içerisinde olan diğer ülkeler üretimi, verim ve kaliteyi her geçen gün artırırken biz tam aksine pek çoğu doğal nedenlerden kaynaklı olmak üzere verim ve kaliteyi düşürüyoruz. Bundan sonraki dönemde aynı yapıda devam edersek daha da düşeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

-Özellikle Gürcistan ve Azerbaycan’ı sürekli görüyorsunuz. Orada da yatırımlar var. Yabancı sermayenin ülkemiz fındık piyasasında çok büyük bir yer aldığını da görüyoruz. Her yıl en fazla ihracat yapan 20 firma açıklanıyor ve rakamlarında sürekli düştüğünü gözlemliyoruz. Büyük bir değişim söz konusu. Buradaki değişimi nasıl görüyorsunuz neler söylemek istersiniz?

- Evet, doğru yabancı yatırımcıların fındık sektöründeki payı son yıllarda arttı son derece ciddi oranda. Az önce ifade ettim burada yapısal problemler var. Firmaların mali yapıları ve banka kredilerine yaklaşım… Rekabet koşulları eşit değil. Yaşadığımız bu ekonomik süreçte bankaların bize yaklaşım koşulları kullandıkları faiz oranları bizleri oldukça rahatsız etti. Bugünlerde düzelme var ama hala istenilen seviyede değil. Burada özellikle hükümetin “yerli ve milli”yi destekleyeceğiz ifadelerinin hayat bulması gerekiyor. Ki bizim yerli ve milli olan değerlerimiz hem yapılarını güçlendirerek hem de daha fazla ihraç yapabilsinler. Türkiye’de rekolte olarak 600 bin ton kapasite var. Firmaların 1 milyon 600 bin ton kapasitesi var Türkiye’de kurulu sanayi ve kapasitesi yüzde 30-40’larda olan bir sektörün para kazanmasını konuşuyoruz. Yabancı sermaye çok düşük koşullarda ucuz kredi kullanıyor. Yerli sanayici ise çok yüksek faiz oranı ile kredi kullanıyor. Baktığımız zaman Türkiye’de genel sektördeki ilk ya da ikinci 500’de yer alan firmaların bütün gelirlerinin bankalara gittiğini görüyoruz

-Diğer sektörlerle kıyaslandığında doğrudan net bir geliri olan sektörden bahsediyoruz. İki milyar dolar civarında döviz girdisi var. Bunu nasıl 5 milyar dolar yapabiliriz?

- Tabi hedefimiz o zaten. Önümüzdeki hedefimiz ihracattan 5 milyar dolar elde etmek. İşte bu yapısal olayların bir an önce çözülmesi gerekiyor. Biz iddia ediyoruz ki 750 bin hektarlık alanda iki milyon ton fındık üretebiliriz aslında. Sadece budama ve ufak tefek şeyleri yerinde ve zamanında yapsak mevcut gelirimizi yüzde 50 artırmamız mümkün. Bu da zaten ispatlandı. Örnek bahçelerimiz var. Gerek Trabzon Ticaret Borsası’nın aşağı yukarı 70 civarında örnek bahçesi var. Gerekse bir başka kuruluşun örnek bahçeleri var. Burada Tarım İl Müdürlüğü’nün yaptığı örnek bahçeler var. Giresun vs. derken farkı gösteriyoruz insanlara örnek bahçelerle. Bir yolun sağ ve solundaki iki bahçeyi düşünün. Sağ tarafındaki bahçe bizim örnek bahçemiz, sol taraftaki ile yüzde yüz fark ediyor. Verim açısından da randıman açısından da çok ciddi farklar olduğunu görebiliyoruz. İnsanlarımızın ufak bir gayretle üretimi birden yüzde 50 artırmalar mümkün ama hedef daha yüksek. O istediğimiz iki milyon tonlara ulaşabilmek. Biz bunu satabileceğimizin iddiasındayız. Ne kadar çok üretirsek o kadar çok satarız.

-Aslında fındık çok değerli bir ürün. Dünyanın nüfusu 2023’lerde 2025’lerde 9 buçuk milyara çıkacak. Genellikle Çin ve Hindistan gibi ülkelerde büyük bir nüfus var. Geleneksel pazarlar haricinde yeni pazarlar bulma noktasında neler söyleyebilirsiniz?

-İfade ettiğiniz gibi son yıllarda Çin’de ciddi oranda artış söz konusu. Belki de önümüzdeki yıllarda dünyada en çok fındık tüketilecek, 3.ülke konumuna gelecek kısa zamanda 5-6 yıl içerisinde. Ondan sonra da belki de en çok fındık satacağımız ülke olacak. Ama biz üretebilelim tabi ki. Üretemezsek maalesef bu seviyelerde devam edip gideceğiz. Üretimde bir model koymamız gerekiyor ortaya. Bununla ilgili her zaman Amerikan badem örneğini veriyoruz. Biliyorsunuz badem üretimi Akdeniz kıyılarında İspanya’da ve Yunanistan’da üretimi yapan bir üründü. Amerika bademi keşfetti getirdi. Bugün dünya bademinin yüzde 90’ınını Amerika üretiyor ve Amerika’nın 10 - 20 yıllık üretim planları var. Her yıl toplantılarda badem bordu dile getiriyor. 2020 yılında şunu üreteceğiz, 2025’te şunu üreteceğiz, 2030’da bunu üreteceğiz. Ciddi oranda son 20 yılda 20 kat büyüme var. Demek ki üretirsen satabiliyorsun ve bir istikrar var orada. Hem fiyat bazında hem üretim bazında grafikler paralel ikisi de hep yukarı yukarı gidiyor.

-Son dönemde bu aflatoksin konusunda Türkiye rahatladı mı geçmişe göre. Şuanda ürünlerde aflatoksin şikâyeti duymuyoruz. Sizce de doğru mu? Aflatoksin durumu nedir Türkiye’de?

- Bu yıl tüm zamanların en fazla zararını verdi yeşil kokarca fındığa. Hem de canlının aynı zamanda bir özelliği var bünyesinde bakteriyi de barındırdığı için bakteriyel zararlar da bugün onunla birlikte önemli ölçüde çoğaldı. Türkiye genelinde ortalama fındığa verdiği zarar en az yüzde 20 bu yıl. Bazı bölgelerimizde hatta bu yüzde 40’lara, 50’lere hatta yüzde 100’lere ulaşan yerler var. Bununla ilgili çok ciddi çalışmalar yapılmalı ve halk bilinçlendirilmeli. Örneğin Ziraat Odası Başkanları’nın tek yapması gereken bakteriyel ve canlı zararlara karşı mücadelenin ne zaman ve nasıl yapılacağı konusunda vatandaşları bilinçlendirmeleridir.

-Global sermaye yani yabancı sermayenin ülkemize yatırım yapmasını çok önemsiyoruz. Ama şimdi fındık sektöründe de global sermayenin Türkiye’ye girişi, Türkiye’nin fındıktaki sermayesini son dönemde tamamen değiştirmiş. Bizler neler yapabiliriz? Çıkış noktası olarak kendi aranızda neler konuşuyorsunuz?

- Baktığın zaman bazı sermaye gruplarını çekebilme adına bir sürü şey yapıyoruz. Fındık sektörüne de durum aynı. Bir özelliği var. Oligopol yapısı var. Az miktarda ihracatçı kitlesi var. Baktığınızda ilk listede 10 ihracatçı toplam ihracatın yüzde 80’ini yapıyor. Alıcı tarafına bakın bir de orda da oligopol bir yapı var. 10 tane ihracatçıda toplam fındık ihracatının yüzde 75‘ini yapıyor. Bu yapıları biz değiştirebilir miyiz? Önümüzdeki süreçte yok… çok zor… Ne yapabiliriz? Üretimimizi artırarak yaygın bir satış ağımızı ortaya koyup yeni yeni ihracatçılar, ‘yabancı yerliler’ diyelim; artık onlarda bizim yerlilerimiz oldu. Onları da dışlamamak lazım. Son yıllarda gelişen bazı olumsuzlukların verdiği bazı yapısal problemlerin üzerinde durduğu sonuçların neticesi.

-4 yıl önce en büyük alıcı olan yabancı firmanın Türkiye’nin son 10 yıldaki ihracat şampiyonu firmayı satın almasıyla beraber yeni bir dönem başladı. Firmanın alıcı ve satıcı olarak hem dünya genelinde hem de Türkiye genelinde olumlu çabalarını görüyoruz. Bizim fındık sektörü de bundan yararlanıyor. Bu süreci ülkemizin lehine nasıl çevirebiliriz diye konuşursak neler söyleyebilirsiniz?

- Bizim yapısal problem dediğimiz olayımız o. Burada verim ve kalitenin artırılmasına yönelikte o yabancı yerli olan firmamız bu konuda ciddi çalışmalar yapıyor. Sahada 70’e yakın mühendisi var. Bunları göz ardı etmememiz gerekiyor. Biz olaya hep fiyat odaklı baktığımız için kaybediyoruz. Sadece önümüze bakıyoruz. O firmanın yaptıklarını göz ardı etmemek gerekiyor. Olumlu yönde çalışmaları söz konusu. O da burayı tanımaya çalışıyor. Aynı zamanda şöyle bir şey var fındık sektöründe; yabancı oranları çok yükseldi diyoruz ama bu bahsettiğimiz firma, dünyanın en çok fındık tüketen firması aynı zamanda ve her yıl tüketimini artırıyor. Oda alternatif arıyor kendine. Yolu daha fazla hammadde temin etmekten geçiyor.

-Hammaddesini de garanti altına alması lazım?

- Tabi ki almak istiyor. O tür operasyonları yürütebilmenin çok uzun vadeli bir yapıdan bütün faktörlerin sağlam ve yerinde olmasını gerektiriyor. Varsayın ki;Çin’e yeni bir fabrika açacak. O fabrikanın 12 ay boyunca rantabl çalışmasını sağlayacak, hammaddeyi temin edebilecek miyim edemeyecek miyim ? Çok ciddi hesapların yapılması gerekiyor.

-Lisanslı depoculuğu bildiğim kadarı ile siz de destekliyorsunuz. Giresun Borsası’nın attığı adımı kotasında fındık olan 15 borsa atmadı.

-Çalışmaları yapan insan benim. Onun da alt yapısında bazı problemler var. Lisanslı depolar aslında işletmedir. AŞ niteliğinde çalışan işletmelerdir bunlar. Bunların devlet tarafından ciddi desteklenmesi lazım. Vatandaşın ilgi göstermesi gerekiyor. Örneğin iki yıldır aktif olan Giresun Lisanslı Depo, TMO olmasaydı belki bugün iflasın eşiğine gelecekti. TMO çalıştırıyor şu anda. Bazı şeyleri yaparken o alt yapıyı sağlam kurması lazım. Daha önce DİLSAC diye Odalar Borsalar Birliği’nin TMO’nun falan ortak olduğu büyük zarar ettiği buğdayda çalışıyor şu an da ama zamansız iki noktada… Düzce ve Ünye’de kurulmuştu. Düzce ve Ünye’de zamansız oldu. Rekoltenin bir de az olduğu zamanda kuruldu. O da Kasım ayında faaliyete girmişti. İlk atılan noktaların ve seçilen noktaların yanlış olması lisanslı depolara bakışı birden olumsuz bir havaya çevirdi. Giresun’daki arkadaşlara teşekkür ediyoruz, hem modern bir yapı çok iyi yapılmış çoğalması gerekiyor. Biz bunun fındığında hem istikrarın fiyat açısından hem üretimdeki sisteme de zarar veriyor. Öyle bir yapıda söz konusu.

-Hatta siz kendi fabrikanızda emanet fındık alınmaz diye yazı asmıştınız. O kararlılığınız devam ediyor değil mi?

- Emanetin bize verdiği zararlar çok fazla. İnsanlar şimdi zannediyor ki emanetin olumlu ya da olumsuz mali yapısı bozuk olan firmalar için emanetle beraber kredidir. Ama mali yapısı güçlü olan firmalar içerisinde tam bir zarar kaynağı. Fire verir, çürür verir. Sigorta yaparsın para ödersin. Böyle olunca bize emanetin ne karı ne de zararı var. Biz çok rahatladık. Diğer firmalara da aynı tavsiyeyi veriyorum. Vatandaşa da emanet vermeyin diyorum, çünkü verdiğiniz emanet, o firmanın sermayesi oluyor. Maalesef bir masa bir kasa ile başlayanlar ertesi gün bir bakıyorsun tacir olmuş, ticaretçi olmuş. Her türlü zarar veriyor. Neticede adam 10 milyon sermayesi yok ama gitmiş 20 milyonluk emanet almış. Bu da bu sektöre zarar veriyor ister istemez.

-Siz her yıl Doğu Karadeniz’in tamamını, Batı Karadeniz’in tamamını düzenli olarak geziyorsunuz. Tek tek dallara bakıyorsunuz işaretliyorsunuz, dönemsel olarak tekrar bakıyorsunuz. Bunu kaç yıldır yapıyorsunuz ve sonuçları da bir istikrar gördünüz mü? Bu yıl 12.yılına girdik. Şunu söyleyebilir miyiz rekolte az çok tanıyoruz ama sizi firma olarak farklı bir rekolte var. Bunu biz her yıl doğru olarak görebiliyoruz diye biliyor musunuz?

- Tabi ki, sadece ben yapmıyorum bunu. Bizim dışımızda da bir sürü firma yapıyor hatta büyük alıcılar da yapıyor. Bizim en büyük konuştuğumuz problemimiz şu Temmuz ayında 1’i ile başlayıp Ağustos’un 31’ine kadar devam eden senin rekolten çok senin ki az bilmem ne hikayeleri. Bilim öyle bir noktaya, gözlem öyle bir noktaya geldi ki artık sizin 3-5 tane adamı yollayıp Tarım İl Müdürlükleri’ne her yıl bir ekip oluşturup her yıl değişen bir ekip üstelik bahçelere gidip bir şeyler yapıyorlar. Yaptıkları doğru ama masaya oturdukları zaman her şey değişiyor. Bu işle ilgili yıllardır ben aynı şeyi söylüyorum, profesyonel bir ekibi bakanlık tutacak bu insanların 12 ay boyunca tek görevi bahçeleri gözlemek, izlemek ve sürekli rapor sunmak olacak. Benim yaptığım rekolteyle onların yaptığı rekolte, başkasının yaptığı rekolte birbirine yakın olacak. Siz ne kadar söylerseniz söyleyin az ya da çok alıcı rekoltenin ne kadar olduğunu sizden bizden daha iyi biliyor. Zaten rakamlara baktığımızda onların dediği rakamlar çıkıyor yani. Zaten hem uydudan da yapıyorlar bunu. Dünyada ki küresel ısınma, iklim değişiklikleri Türkiye fındık sektöründe de etkili oldu. Rekoltelere baktığımız zaman görüyoruz. Bu iklim değişikliklerinden fındık sektörünü korumak adına neler yapılabilir. Rekolte de bir istikrar sunamıyoruz. Avrupa’nın en büyük şikâyet ettiği aslında bu. Onlar fiyata takılmıyor. Bizim karşımıza hem rekolte olarak hem fiyat olarak istikrarlı çıkın onlar istikrar istiyor. Sürdürülebilir bir tablo istiyorlar. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde fındık bahçelerinin yaşı artık bir asırlık oldu. Bir kere bahçelerin yenilenmesini önümüzdeki süreçte hızlı bir şekilde yerine getirmemiz gerekiyor. Bunu yaparken de doğru fidan seçimini sağlamamız lazım. Hem verimli, hem kaliteli, hem çeşitli iklimsel koşullara daha fazla dayanıklı çeşitleri seçip modern bahçelerle bunları bu günlerde yapıyoruz ama hala mevcut çeşitlerle devam ediyoruz. Bu bölgede ki gelenekçi yapıdan gelen tarımsal uygulamaları hala yapıyoruz. Uzaklaşıp daha modern, daha makinalı tarıma müsait ki fındık arazilerinin Türkiye’nin bütün Türkiye genelini inceledik biz yüzde 70’i makinalı tarıma uygun aslında.

-Makineli tarımla maliyetleri de düşürebiliriz.

-Oldukça fazla düşürebiliriz.

-O zaman rekolteyi de rahatlıkla artırabiliriz.

- Tabi ki; hem verimi artırarak, hem makinalı tarıma geçerek işçilik maliyetlerini minimum düzeylerini bugün elde ettiğimiz gelirleri çok daha iyi bir noktaya taşıyabiliriz. Her yıl geleneksel olarak INCToplantısı yapılıyor. Bu yılki toplantı ABD’de olacak. Geçen yıl İspanya’daydı. Katılanlar kimler ve neler yapılıyor orada? Arşive girmesi açısından konuşalım. Sadece fındık sektöründen değil başka sektörlerden de insanlar geliyor oraya. INC açılımı sert kabuklu meyveler. Daha sonra greyfurtta eklendi ona kurutulmuş meyveler yani üzümdür, incirdir, kayısıdır o meyveler 10 yıldır işin içine girdi. Dünyanın bütün çerezlerinin temsilcileri, satın alıcıları, satanları bir çatı altında orda toplanıyorlar. Bin 300 kişiyi buluyor.

-Kaç gün sürüyor Başkanım?

- 3 gün sürüyor. Bütün ürünlerle ilgili hem rekoltesinden tutun hem trendlerine dünyada işte bu nutlara yönelik trendlere yeni yapılacak çalışmalara gerek bilimsel gerek sağlık yönüyle yapılan çalışmalara orada sunum yapılıyor. Masalarda görüşmeler yapılıyor, toplantılar yapılıyor sürekli. Çok verimli geçiyor.

-Ön tahmin toplantısı gibi oluyor ve bütün her şeyin konuşulduğu toplantı gibi.

- Evet, o dönem INC’nin rekolte tahminleri çokta sağlıklı yapılamıyor ama en azından bir ön veri olarak orada sunuluyor.

-Sanayici ihracatçı hep suçlanıyoruz, bunu bir türlü değiştiremedik diyorlar. Eski İhracatçılar Birliği Başkanı olsun, yönetimde yer alanlar olsun duayen isimlerin en çok üzüldüğü nokta bu. Hem ülkeye döviz getiriyorlar, hem önemli riskler alıyorlar. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?

-Maalesef insanlar özellikle bizim Ordu ilinde bakıyoruz biz sohbetlerde muhabbetlerde gördüğümüz bizim buradaki sanayicilerin farklı gözle bakılıyor ki üzülüyoruz biz. İnsanlar memleketlerine hizmet verebilme adına gecelerini gündüzüne katıp öyle çalışıyorlar ki çoğu arkadaşım sürekli bir arada olduğumuz insanlar. Burada insanlara iş veriyorlar. Bu insanlar fındık dışında ki diğer işleri ben size söyleyeyim fındıktan bin kat daha iyi yaparlar. Sadece memleketin bekçileri, sanayicileri bunlar. Lütfen bu insanlara sahip çıkın. Değerlerini bilin, yarın bir gün bir başkası gelip çok daha iyi davranabilir.

-Trabzon Ticaret Borsası meclis başkanısınız ve aktif bir borsa. Borsa olarak neler yapıyorsunuz? Çeşitleriyle ilgili çalışmalar var. Fındıkla ilgili bazı çalışmalar var. Biraz borsa olarak yaptıklarınızdan bahsedelim.

-Trabzon üretim açısından baktığınızda az fındık üretiminin yapıldığı yer ama Trabzon’un bir özelliği var toplam Türkiye fındık ihracatının neredeyse yarısını yapan da bir il. Biz de Trabzon Ticaret Borsası olarak ilk günümüzden beri fındıkta daha iyi ne yapabiliriz, onu ortaya koyduk. Hala var olan çalışmalarımız devam ediyor. Verim ve kaliteyi artırmaya yönelik örnek 70 tane falan bahçemiz var.

-Sayın Arslantürk teşekkür ederim..