Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
10.11.2024

“Akıllıca bir çözüm”

Prof. Dr. Emre Alkin, Kur Korumalı TL Vadeli Mevduata ilişkin açıklamalarda bulundu. Tedbirlerin faydalı olacağına kanaat getiren Alkin, aynı zamanda riskli yanlarına da dikkat çekti.

info@karadenizekonomi.com / 27.12.2021

“Akıllıca bir çözüm”

Prof. Dr. Emre Alkin, ‘’Daha önceki müdahalelerde istenilen sonucun elde edilememesi oldukça radikal bir çözümün ortaya konmasına sebep olmuştur. Hükümetin vatandaşın döviz karşısındaki mağduriyetini önlemek amacıyla hazineden ödeme yapacağını anlıyorum. Belli vadelerde TL'de kalanlara yapılacak olan bu ödemeler aynı zamanda bankaların vade sorununu da çözmek amacı güdüyor. Aslına bakılırsa bu çözüm 1994'teki çözüme benziyor. O zamanlarda vatandaşa tatminkar faiz doğrudan doğruya verilmişti. Bugün ise kurlardaki seyre göre şartlı ve dolambaçlı bir yoldan veriliyor’ ’ifadelerini kullandı.

Kredi Vadeleri ile Mevduat Vadeleri arasındaki uyumsuzluğun uzun zamandan beri sorun olduğunu ve bu yeni çözümün faiz yükü altında kalınmaması için şarta bağlanmış akıllıca bir çözüm olduğunu söyleyen Alkin, bir taraftan da riskler oluşturduğuna dikkat çekerek her şeye rağmen vatandaşın sisteme güvenmesi gerektiğini belirtti.

Peki bu tasarım doğru reçete mi ? Elbette reçete bu değil !

Prof. Dr. Emre Alkin, yeni ekonomik model ile beraber Türkiye’nin güçlü bir müdahale yaptığını ancak bu uygulanacak modelin tamamen çözümden kurtuluş olmadığını ifade etti.

İhracatçıya farklı bir kur önerisi sunulmasının güven vermek açısından önemli olduğunu ifade eden Alkin; “Hükümetin faiz ve kur ile alakalı kademeli öneriler getirdiğini, vatandaşa dolaylı yoldan yüksek faiz teklif edilirken, yatırımcılara da doğrudan düşük faizli kredi verileceği anlaşılıyor. Döviz kazancı elde edenlere farklı, diğer ekonomik unsurlara farklı kurlar da uygulanabilir. En azından böyle anlaşılıyor. Bana kalırsa kimse tam olarak anlamadı açıklanan paketi. Detaylar geldikçe biraz daha vakıf olacağız diyebilirim. En azından piyasalardaki zararlı söylentilerin bitmesi açısından önemli bir adım atıldığını rahatlıkla söyleyebilirim. Ancak Hükümetin “örtülü faiz” değil “faiz taahhüdü” sunduğunu söylemem gerekiyor. Çünkü 2021 yılının kayıplarını kapsamıyor, 2022 yılında kurların faizden yüksek seyredeceğine dair bir garanti de yok. Yüksek seyretmesin zaten. Yeterince canımız yandı. 1994’e göre daha düşük bir maliyetle daha büyük bir etki yaratıldı. Çünkü ortada kesin ya da garanti bir destek yok, sadece belli şartlara bağlanmış bir taahhüt var” şeklinde konuştu.

Bu operasyonun yan etkileri olacaktır

Kurların yükselmesini sağlayan sebepleri ortadan kaldırmadan, sonuca yönelik yapılan bu operasyonun yan etkileri olacağını açıklayan Prof. Dr. Emre Alkin; “Yüksek kurdan ham madde getirmiş olanların, üretip satarken zarar edecekleri aşikar. Ancak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerinden anlaşılıyor ki, farklı faiz uygulaması olacağı gibi, farklı kur uygulaması da olacak. Demek ki, zarar edenlere ve zarar etme ihtimali olanlara devlet yardım edecek. Bu da hem para basmak hem de rezervlerden döviz kullanımı yapmak anlamına geliyor. Peki bu tasarım doğru reçete mi ? Elbette reçete bu değil, ancak akutlaşmış meseleye güçlü bir ilaçla müdahale edildi diyebilirim. Faiz artırılmadan yüksek faiz kazancı garanti altına alınmış oldu. Bazı meslektaşlarım "bu örtülü faiz artışı" dedi. Olabilir, ancak başarılı olmasını dilemekten başka çare yok” dedi.

Hükümet, denemiş ve başarılı olmuş bir modele geçiş yaptı

Mevcut hükümetin, denenmeyeni değil denenmiş ve başarılı olmuş olan bir modele geçiş yaptığını söyleyen Alkin; “Gayet iyi hatırlıyorum, 1994 yılında dolar kuru devalüasyonla 12 bin TL'den 17 bin TL'ye fırlamış ardından da piyasanın tepkisiyle 42 bin TL ile ciddi bir rekora imza atmıştı. O zamanlarda zirve seviyeden döviz borcunu kapatmak isteyenler büyük zarara uğradı. Çünkü kurlar sonra 30.000 TL seviyesine geri geldi. O zamanın Başbakanı Tansu Çiller ve Hazine Yönetimi, "süper bono" çıkararak TL'nin değer kaybını önlemiş, bu şekilde bir stabilizasyon sağlamıştı. Anlaşılan şu ki, vatandaşın döviz kurları karşısında tasarrufunu ezdirmemek adına gerektiği kadar kazanç garanti altına alınırsa ortalık sakinleşiyor. Hükümet de bunu denedi en azından denenmeyeni değil denenmiş ve başarılı olmuş olanı denedi” açıklamalarını yaptı.

HALİL YILMAZER / KARADENİZ EKONOMİ